· pdf filej. m. pinell,estudios sobre liturgia mozárabe, toledo 1965; j. gil, corpus...

3

Click here to load reader

Upload: voduong

Post on 05-Feb-2018

224 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: · PDF fileJ. M. Pinell,Estudios sobre liturgia mozárabe, Toledo 1965; J. Gil, Corpus Scriptorum ... cýyla böyle bir ihtisara baþvurduðunu ifa-de etmiþ,

124

MÜSTA‘RÝB

mud Ali Mekki, “El Islam frente a las comunida-des no-musulmanas”, Actas de las I Jornadasde cultura Islámica, Madrid 1989, s. 43-49; M.la Chica Garrido, “Mozárabes y Judíos en la AltaEdad Media”, a.e., s. 51-55; Conversion andContinuity (ed. M. Gervers – Ramzi Jibran Bikha-zi), Toronto 1990; M. de Epalza, “Mozarabs: AnEmblematic Christian Minority in Islamic al-An-dalus”, The Legacy of Muslim Spain (ed. SalmaKhadra Jayyusi), Leiden 1992, s. 149-170; Ubâ-de Kühayle, TârîÅu’n-na½ârâ fi’l-Endelüs, Kahi-re 1993; T. E. Burman, Religious Polemic andthe Intelectual History of the Mozarabs (c. 1050-1200), Leiden 1994; L. Torres Balbas, “Mazar-bías y juderías de las ciudades Hispano-Musul-manes”, al-Andalus, XIX, Madrid 1954, s. 172-197; Mehmet Özdemir, “Gayr-i Müslimlerin DinîHayatý Açýsýndan Müslüman Fatihlerin Endü-lüs’deki Uygulamalarý”, AÜÝFD, XXXIII (1992), s.203-238; D. Urvoy, “Les aspectes symboliquesdu vocable Mozarabe, essai de réinterprétation”,St.I, LXXVIII (1993), s. 117-153; P. Chalmeta,“Mozarab”, EI 2 (Ýng.), VII, 246-249.

ÿJorge Lýrola

– —MÜSTA‘RÝBE

( ��� א���� )

Araplar’ýn iki ana kolundan

birini teþkil eden ve Hz. Ýsmâil’in soyundan gelen Adnânîler’esonradan Araplaþtýklarý düþüncesiyle

verilen isim, mütearribe(bk. ADNÂN; ARAP [Tarih]).

˜ ™

– —el-MÜSTASFÂ

א������� ) )

Gazzâlî’nin(ö. 505/1111)

fýkýh usulüne dair eseri.˜ ™

Tam adý el-Müsta½fâ min £ilmi’l-u½ûlolup Ýbn Hallikân 503 (1109-10) yýlýnda te-lif edildiðini kaydeder. Gazzâlî’nin, fýkhýnfürû ve usulüyle ilgili birçok kitap yazdýk-tan sonra tasavvuf ve ahlâka yöneldiðinive o alanlarda da geniþ eserler tasnif et-tiðini, ardýndan tekrar ders vermeye baþ-lamasý üzerine bu eseri kaleme aldýðýný be-lirtmesi ve önceki eserlerinin büyük ço-ðunluðuna burada ismen atýfta bulunma-sý da el-Müsta½fâ’yý hayatýnýn sonlarýnadoðru telif ettiðini göstermektedir. el-Müsta½fâ, kelâmcýlarýn metoduna göre ya-zýlan fýkýh usulü kitaplarýnýn temeli sayý-lan ve sonraki usul eserlerinin pek çoðunakaynaklýk etmiþ olan dört kitaptan biridir(diðerleri Kadî Abdülcebbâr’ýn el-£Umed,Ebü’l-Hüseyn el-Basrî’nin el-Mu£temed veÝmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin el-Bur-hân’ýdýr).

Gazzâlî, el-Müsta½fâ’nýn daha önce yaz-dýðý iki usul eserinden Teh×îbü’l-u½ûl ka-dar hacimli ve el-MenÅûl kadar kýsa ol-madýðýný, bu kitapta hem sistematiðe hemde konunun özünün ortaya konmasýna iti-na gösterilip birinin diðerine feda edilme-diðini ifade eder. Ayrýca fýkýh usulünde fü-rû-i fýkha ait meselelere, kelâm ve dille il-gili tartýþmalara gereðinden fazla yer ve-rilmesinden þikâyet eder ve kendisinin ola-bildiðince bundan uzak kaldýðýný belirtir(el-Müsta½fâ, I, 5, 10). Bu anlayýþtan hare-ketle meselâ dilcilerin konusu olduðu ge-rekçesiyle hurûfü’l-meânî, cedelcilerin ek-lemesi olduðu gerekçesiyle illete yöneltilenitirazlar bahsine yer vermemiþtir (II, 350).

el-Müsta½fâ, okuyucunun daha baþlan-gýçta usul ilminin konularýna genel bir ba-kýþ yapmasýna imkân veren oldukça dü-zenli ve tutarlý bir sistematiðe sahiptir.Telif sebebini belirttiði önsözün ardýndanGazzâlî fýkýh usulünün tanýmý, diðer þer‘îilimlerle münasebeti ve fýkýh usulü konula-rýnýn dört eksen etrafýnda toplanmasý hak-kýnda özlü açýklamalar içeren bir giriþe vemantýkla ilgili bir mukaddimeye yer ver-mekte, bundan sonra ana bölümlere geç-mektedir. Her konunun en çok ilgili olduðubaþlýk altýnda incelenmesine özen göste-ren müellif fýkýh usulü konularýnýn dört ek-sen etrafýnda toplanmasýný da “semere”benzetmesinden yararlanarak izah eder.Buna göre “semere” ile hüküm, “müsmir”ile hükmün delilleri, “turuku’l-istismâr” ilehüküm çýkarma yollarý ve “müstesmir” ilehükmü çýkaran kiþi / müctehid kastedil-mektedir (bunlarýn ayrýntýlý tanýtýmý içinbk. GAZZÂLÎ [Fýkhî Görüþleri]).

Eserin diðer fýkýh usulü kitaplarýndan ilkbakýþta göze çarpan farklýlýðý, baþ tarafýn-da mantýk ilminin özetlendiði bir mukaddi-meye yer verilmiþ olmasýdýr. Gazzâlî, “Bu-nu bilmeyenin ilmine güvenilmez” dediðimantýðýn yalnýzca fýkýh usulü için deðil di-ðer bütün ilimler için gerekli olduðunu be-lirtmiþtir. Özel bir bölüm tahsis etmek su-retiyle mantýðý fýkýh usulüne katan ilk ki-þi olan Gazzâlî’nin bu uygulamasýna dahasonraki usulcüler fazla raðbet etmemiþ,bilindiði kadarýyla sadece Hanbelî usulcü-sü Ýbn Kudâme ile Mâlikî usulcüsü Ýbnü’l-Hâcib, yazdýklarý fýkýh usulü eserlerine man-týk ilminin konularýný hulâsa ederek baþ-lamýþlardýr. Ýbn Kudâme mantýk mukaddi-mesi yüzünden tenkitlere mâruz kalmýþ,hatta Rav²atü’n-nâ¾ýr’ýn bazý nüshalarýn-dan bu mukaddime çýkarýlmýþtýr (Tûfî, II,60-65). Tûfî, uzmaný olduðu halde Râzî’-nin el-Ma¼½ûl’de mantýk ilmine yer ver-mezken uzmaný olmadýðý halde Ýbn Ku-

neminde Medînetüzzehrâ’nýn inþasý içingerekli bazý malzemelerin temini amacýy-la Ýstanbul ve Dýmaþk’a gönderildi. Müs-ta‘riblerin, hýristiyan topraklarýna göçme-lerinden sonra da Ýslâm kültürünün hýristi-yan Latin dünyasýna aktarýlmasýnda önem-li rolleri oldu. Bazýlarý, Baþpiskopos Rai-mundo tarafýndan kurulan Toledo tercü-me okulunda Arapça yazmalarýn Latinceve Ýspanyolca’ya çevrilmesinde görev aldý.Günümüzde Toledo’da evlenme, boþanma,alým satým, miras vb. konulara dair Arap-ça belgelerden oluþan zengin bir müsta‘-rib koleksiyonu bulunmaktadýr. Kuzeye göçeden müsta‘riblerin beraberlerinde gö-türdükleri Endülüs Ýslâm sanatýnýn etkisiy-le X. yüzyýlda en olgun halini alan bir mi-mari üslûp geliþmiþ ve daha çok kilise vemanastýrlarda (San Miguel de Escalada,San Sebrián de Mazote, San Millán de laCogolla, Santiago de Peñalba vb.) tatbikedilen bu üslûba mozarap sanatý denilmiþ-tir. Diðer sanat dallarý arasýnda metal vefildiþi iþçiliðiyle dinî yazmalarýn tezyinindeuygulanan ve ilk defa Leibana Manastýrý’n-da Beatus adlý bir rahip tarafýndan baþlatý-lan minyatürcülük önde gelmektedir. Müs-ta‘ribler kendilerine has bir âyin geleneði-ne sahiptiler. XI. yüzyýlýn sonlarýndan itiba-ren Cluny rahiplerinin zorlamasýyla terke-dilen bu gelenek, XVI. yüzyýlda KardinalCisneros’un gayretleriyle Toledo’daki bazýkiliselerde yeniden canlandýrýlmýþtýr.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Ýbnü’d-Delâî, Ter½î£u’l-aÅbâr (nþr. Abdülazîz el-Ehvânî), Madrid 1965, s. 4-5; Îsâ b. Sehl, Ve¦âßišfî a¼kâmi ša²âßi ehli’z-zimme fi’l-Endelüs (nþr.M. Abdülvehhâb Hallâf), Kahire 1980; Himyerî,er-Rav²ü’l-mi £¹âr (nþr. E. Lévi-Provençal), Kahi-re 1937, s. 62-63; Ýbnü’l-Attâr Muhammed b. Ah-med el-Ümevî, el-Ve¦âßiš ve’s-sicillât (nþr. P. Chal-meta – F. Corriente), Madrid 1983, s. 17, 240,247-248, 315, 333, 378, 405-408; Fr. Codera yZaidin, Mozárabes, su condición social y política,Ledira 1866; F. J. Simonet, Histoire de los mo-zárabes de España, Madrid 1983, I-IV; M. Gó-mez Moreno, Iglesias mozárabes: Arte españolde los siglos IX à XI, Madrid 1919, I-II; A. Gon-zález Palencia, Los mozárabes de Toledo en lossiglos XII y XIII, Madrid 1926-30, I-IV; I. de lasCagigas, Los mozárabes, Madrid 1947-48, I-II; E.Lévi-Provençal, Historia de la España musulma-na (trc. E. G. Gómez), Madrid 1950, V, 118-126;J. M. Pinell, Estudios sobre liturgia mozárabe,Toledo 1965; J. Gil, Corpus Scriptorum Muzara-bicorum, Madrid 1973, I-II; D. Millet -Gérard,Chrétiens mozarabes et culture islamique dansl’Espagne des VIII e-IXe siècles, Paris 1984; R. Pas-tor de Togneri, Del Islam al Cristianismo, Barcelo-na 1985, s. 278-286; K. B. Wolf, Christian Martyrsin Muslim Spain, Cambridge 1988; a.mlf., “Mu-hammad as Antichrist in Ninth-Century Córdo-ba”, Christians, Muslims and Jews in Medievaland Early Modern Spain (ed. M. D. Meyerson –E. D. English), Notre Dame 2000, s. 3-19; Mah-

Page 2: · PDF fileJ. M. Pinell,Estudios sobre liturgia mozárabe, Toledo 1965; J. Gil, Corpus Scriptorum ... cýyla böyle bir ihtisara baþvurduðunu ifa-de etmiþ,

125

telhisten yararlanýlarak kaleme alýndýðýunutulmamalýdýr. Bu yönüyle el-Müsta½-fâ Bâkýllânî’nin görüþlerini barýndýran birkitap özelliði taþýr. En son yazdýðý usul ese-ri olduðundan el-Müsta½fâ, Gazzâlî’nin ni-haî görüþlerini temsil etmesi bakýmýndanda özel bir öneme sahiptir. el-MenÅûl veTeh×ibü’l-u½ûl gibi önceki usul kitaplarýn-da savunduðu görüþlerle buradakiler ara-sýnda bir farklýlýk görüldüðünde el-Müs-ta½fâ’daki görüþünün esas alýnmasý doð-ru olur.

el-Müsta½fâ usul kitaplarýnýn pek ço-ðunu çeþitli derecelerde etkilemiþtir. VII.(XIII.) yüzyýl sonrasý fýkýh usulü kitaplarýüzerinde önemli tesirleri olan Fahreddiner-Râzî’nin el-Ma¼½ûl’ü, dört temel usuleserinden ve özellikle el-Mu£temed ile el-Müsta½fâ’dan yararlanýlarak yazýlmýþtýr(Þehâbeddin el-Karâfî, I, 91; Ýsnevî, I, 10).Ýsnevî, el-Ma¼½ûl’ün bu iki eserin nere-deyse hiç dýþýna çýkmadýðýný belirtir (Nihâ-yetü’s-sûl, I, 10). Seyfeddin el-Âmidî’ninel-ݼkâm’ý da tertip itibariyle büyük ölçü-de el-Müsta½fâ’dan etkilenmiþtir. Önemlibir fark Gazzâlî’nin, müctehidin bir tasar-rufu olarak gördüðü için müctehid bölü-münde yer verdiði teâruz ve tercih konu-sunu Âmidî’nin ayrý bölüm halinde incele-mesidir. Ýbn Kudâme’nin Rav²atü’n-nâ-¾ýr’ý her ne kadar el-Müsta½fâ gibi dörteksen üzerine düzenlenmemiþse de onunmuhtasarý olduðu rahatlýkla söylenebilir(Tûfî, II, 61-62). Mantýk ilminde uzman ol-madýðý halde kitabýnýn baþýna el-Müsta½-fâ’nýn baþýndakine benzer bir mantýk mu-kaddimesi koymasý yanýnda konularýn iþ-leniþ sýrasý ve verilen bilgilerin ayniyet de-recesinde benzerliði bu ihtimali destekle-mektedir. el-Müsta½fâ bir ders kitabý ola-rak tasarlanmamýþ olsa da ince ayrýntýlarainmesi ve hacmi bir tarafa býrakýlýrsa ter-tibi ve konularý ele alýþ tarzý açýsýndan öð-retici özellikte olup ders kitabý olmaya el-veriþlidir. Nitekim bazý hocalar tarafýndanbu maksatla kullanýldýðý belirtilmektedir(Gubrînî, s. 73).

Eserin ilk neþri Bahrülulûm el-Lekne-vî’nin Fevâti¼u’r-ra¼amût adlý eseriylebirlikte Bulak’ta yapýlmýþ (I-II, 1322, 1324[II. cildin sonundaki tarih 1325’tir]), dahasonra bu neþirden týpkýbasýmlarý gerçek-leþtirilmiþtir. Ayrýca Muhammed MustafaEbü’l-Alâ (Kahire 1391/1971), Hamza b.Züheyr Hâfýz (Medine 1413/1993), ÝbrâhimMuhammed Ramazan (Beyrut 1994), Mu-hammed Yûsuf Necm (Beyrut 1995), Mu-hammed Süleyman el-Aþkar (Beyrut 1997)ve Muhammed Abdüsselâm eþ-Þâfî (Bey-rut 2000) tarafýndan yayýmlanmýþtýr.

Ýbnü’n-Nâzýr diye bilinen Ebû Ali Hüse-yin b. Abdülazîz el-Fihrî el-Belensî, EbûCa‘fer Ahmed b. Muhammed el-Âmirî el-Gýrnâtî, Ebû Abdullah Ýbnü’l-Hâc el-Abde-rî (el-Müstevfâ þer¼u’l-Müsta½fâ) ve Serî-câ b. Muhammed el-Malatî (Müstaš½a’l-u½ûl fî Müsta½fa’l-u½ûl) el-Müsta½fâ’yý þer-hetmiþtir. Sehl b. Muhammed el-Ezdî el-Gýrnâtî, Ýbnü’l-Hâc diye bilinen Ebü’l-Ab-bas Ahmed b. Muhammed el-Ýþbîlî eserebirer hâþiye yazmýþtýr.

el-Müsta½fâ’nýn ihtisarlarý da yapýlmýþ-týr. 1. Ýbn Rüþd el-Hafîd, e²-¿arûrî fî u½û-li’l-fýšh (nþr. Cemâleddin el-Alevî, Beyrut1994). Son derece kýsa olmasýna raðmenGazzâlî’ye itirazlar da içeren güzel bir özet-tir. 2. Ebû Ali Hüseyin b. Atîk er-Rabaî, Lü-bâbü’l-ma¼½ûl fî £ilmi’l-u½ûl (nþr. Mu-hammed Gazâlî Ömer Câbî, Dübey 1422/2001). Ýbn Reþik diye tanýnan müellif, el-Müsta½fâ’nýn önemini vurgulamakla bir-likte kitabýn içeriðini daha kolay anlaþýla-bilir ve ezberlenebilir hale getirme ama-cýyla böyle bir ihtisara baþvurduðunu ifa-de etmiþ, bazý noktalarda da Gazzâlî’yieleþtirmiþtir. Meselâ hükmün kendisininhükmün rükünleri arasýnda sayýlmasýna,bir þeyin parçasýnýn o þeyin kendisiyle ay-nîleþtirilmesi anlamýna geleceði gerekçe-siyle karþý çýkmýþ (s. 243), kýyasýn bir delilolarak deðil istinbat yöntemi olarak de-ðerlendirilmesini, tahkýku’l-menât, tenký-hu’l-menât ve tahrîcü’l-menât bahsininkýyas bahsinin baþýna konmasýný tenkitetmiþtir (s. 643). Bunlardan baþka Ali b.Abdurrahman et-Tilimsânî el-MušteŠa-bü’l-eþfâ fî iÅti½âri’l-Müsta½fâ, Sühre-verdî el-Maktûl MuÅta½arü’l-Müsta½fâ,Ebû Abdullah Muhammed b. Abdülhak el-Ya‘merî Müsta½fa’l-Müsta½fâ, Ebü’l-Ab-bas Ýbnü’l-Hâc el-Ýþbîlî MuÅta½arü’l-Müs-ta½fâ ve Ýbnü’t-Tayr et-Tûnisî MuÅta½a-rü’l-Müsta½fâ adlý çalýþmalarýnda ve ay-rýca Ýbn Þâs el-Müsta½fâ’yý ihtisar etmiþ-tir.

Eser üzerine yapýlan çalýþmalardan biride hadislerin tahrîcidir. Bu konuda ÝbnArabiyye diye tanýnan Osman b. Atîk el-Kaysî el-Müstevfâ fî ref£i e¼âdî½i’l-Müs-ta½fâ ve Yûsuf b. Muhammed el-BeyyâsîTaÅrîcü e¼âdî¦i’l-Müsta½fâ adlý eserle-rini kaleme almýþlardýr (þerh, ihtisar ve tah-rîcler için bk. Keþfü’¾-¾unûn, II, 1673; Hü-seyin b. Reþîk el-Mâlikî, neþredenin giriþi,I, 112-114; Abdullah Muhammed el-Ha-beþî, III, 1669-1670).

Ahmed Zekî Mansûr Hammâd, ChicagoÜniversitesi’nde Ab† ¥åmid al-Ghazå-l¢’s Juristic Doctrine in Al-Musta½få min£ilm al-u½†l: with a Translation of Volu-

dâme’nin yer vermesini ilginç bulmakta-dýr (a.g.e., II, 63-65). Þâfiî usulcüsü Ýsfahâ-nî, Fahreddin er-Râzî’nin el-Ma¼½ûl’üneyazdýðý þerhin baþýna Gazzâlî’ye uyarak birmantýk mukaddimesi koyduðunu belirt-mektedir (el-Kâþif, I, 125-126). Fakat el-Kâþif’in yayýmlanan nüshasýnda (Beyrut1998) sözü edilen mantýk mukaddimesiyer almamaktadýr. el-Müsta½fâ’yý özetle-yen Ýbn Rüþd de mantýk ilminin lüzumu-na itiraz etmemekle birlikte bu ilmin birfýkýh usulü eserinin içerisine dercedilme-sini eleþtirir (e²-¿arûrî, s. 37-38).

Gazzâlî, bu eserinde fýkýh usulü konula-rýný özellikle Ehl-i sünnet zâviyesinden vebaþta Mu‘tezile olmak üzere diðer ekoller-le karþýlaþtýrmalý olarak en ince ayrýntýla-rýna kadar tartýþmýþ, tenkit ve teklifleriniortaya koymuþtur. Bu yönüyle el-Müsta½-fâ, bir bakýma daha önceki anlayýþlarýn tar-týþýldýðý ve irdelendiði bir eser hüviyeti ta-þýmaktadýr. Fakat müellif, görüþ ayrýlýkla-rýný derinleþtirmek yerine ayrýlýk noktala-rýný mümkün olduðunca kapatmaya, im-kân varsa bunlarýn arasýný uzlaþtýrmaya vehiç deðilse taraflarýn görüþlerini doðru bi-çimde takdim etmeye çalýþmýþtýr (I, 105,132, 133). Meselâ istihsanýn geçerli bir de-lil sayýlmadýðýný açýklarken önce istihsanýnne olduðunu anlamak gerektiðini, bir þeyianlamadan reddetmenin yanlýþlýðýný ifadeeder ve istihsan için verilen tarifleri zikre-derek her biri için ayrý deðerlendirme ya-par. Yine Hanefîler’in farz ve vâcip ayýrým-larýný incelerken bu konudaki görüþ ayrý-lýðýnýn öze iliþkin olmadýðýný söyler, vâcipþeklinde bir isimlendirmeye gidilmesini de,“Istýlahta tartýþma olmaz” diyerek mâkulkarþýlar. Eserde genellikle konular ana hat-larýyla ortaya konulduktan sonra, “... de-nirse ... deriz” þeklinde bir diyalog üslûbukullanýlarak görüþlerin daha iyi anlaþýlma-sýna ve deðiþik sorularla sýnanmasýna im-kân saðlanmýþtýr.

Genel olarak Sünnî-Eþ‘arî perspektifinegöre kaleme alýnmýþ olmakla birlikte el-Müsta½fâ’da yer yer Eþ‘arî ve Þâfiî çizgi-sinden ayrýlmalar olduðu görülmektedir.Gazzâlî’nin bazý yerlerde hocasý Cüveynî’-ye, Eþ‘arî usulcüsü Bâkýllânî’ye ve mensupbulunduðu mezhebin imamý Þâfiî’ye mu-halefet etmiþ olmasý (bazý örnekler için bk.I, 174-175, 267, 271, 430; II, 60, 68, 75),onun öncelikle kendi metodolojisini ortayakoymayý düþündüðü ve bu kitabý ictihadbasamaklarýný týrmanmak isteyenler içinkýlavuz þeklinde hazýrladýðý izlenimini ver-mektedir. Bununla birlikte el-Müsta½fâ’-nýn büyük ölçüde, Bâkýllânî’nin et-Tašrîbve’l-irþâd’ý ile Cüveynî’nin buna yazdýðý

el-MÜSTASFÂ

Page 3: · PDF fileJ. M. Pinell,Estudios sobre liturgia mozárabe, Toledo 1965; J. Gil, Corpus Scriptorum ... cýyla böyle bir ihtisara baþvurduðunu ifa-de etmiþ,

126

el-MÜSTASFÂ

zaman gerçekleþtirilen yaðma akýnlarýnamâruz kalýyordu.

640’ta (1243) yedi yýllýk bir kesintinin ar-dýndan Baðdat’tan ilk hac kafilesi yola çý-karýldý. 643’te (1245) Üstâdüddâr Ýbnü’l-Al-kamî vezirliðe getirildi. Ayný yýl kalabalýk birMoðol birliði Baðdat yakýnlarýnda hilâfetordusuyla çarpýþtý. 647’de (1249) Hânikýn’ivurup halkýnýn Baðdat’a sýðýnmasýna yolaçan Moðollar Cibâl bölgesine girdi; dahasonra da Harran ve Urfa’yý yaðmaladý.653’te (1256) Altýn Orda Haný Batu Hanöldü; Sertak ve Ulakçý’nýn kýsa saltanatla-rýnýn ardýndan daha önce müslüman olanBerke Han geçti ve Ýslâmiyet’i ülkesine hâ-kim kýldý.

Mengü’nün büyük Moðol haný seçildiðikurultayda Batý Ýran, Irak, Suriye, Mýsýr,Anadolu ve Ýrmîniye’yi ele geçirmekle gö-revlendirilen Hülâgû, 653 (1255) yýlýndaMüsta‘sým’dan Ýsmâilîler’e karþý giriþtiðiharekâta askerî destek vermesini istedi.Halifenin durumu devlet adamlarýyla gö-rüþmesi neticesinde bu isteðin Baðdat’ýnsavunmasýnýn zayýflatýlmasýna yönelik birhile olduðu kanaatine varýlarak asker ye-rine deðerli hediyeler ve bir dostluk mek-tubu gönderilmesi kararlaþtýrýldý. Hülâgû,Hemedan’a ulaþtýðýnda halifeye 9 Rebîü-levvel 655 (27 Mart 1257) tarihli ikinci birmektup daha yolladý. Mektupta istediðiyardýmýn yapýlmamasýna duyduðu öfkeyleBüveyhîler’e ve Selçuklular’a açýk olan Bað-dat kapýlarýnýn kendisine nasýl kapatýlaca-ðýný soruyor ve halifeye surlarý yýkýp hen-dekleri doldurduktan sonra ülkenin yöne-timini oðluna býrakarak derhal huzurunagelmesini emrediyordu. Müsta‘sým-Billâh,Hülâgû’nun bu mektubuna ve arkasýndangelen ayný sertlikteki bir diðerine onun he-nüz toy olduðunu belirten, kazandýðý ba-þarýlara aldanmamasýný öðütleyen, doðu-dan batýya bütün sultanlarýn ve tebaala-rýnýn kendisinin kulu ve askerleri olduðunu,ordusuyla harekete geçtiði takdirde yer-yüzünün sarsýlacaðýný belirten cevaplar ver-di; ondan cesaret alan adamlarý da Moðolelçilerine aðýr hakaretlerde bulundular. Çýl-gýna dönen Hülâgû gelen elçilere halifenineðri bir yay gibi olduðunu ve onu ok gibidümdüz doðrultacaðýný söyledi. Bu geliþ-meler karþýsýnda Müsta‘sým-Billâh endiþe-lenmeye baþladý, Moðollar’ýn gücünü ka-bul ederek deðerli hediyelerle Hülâgû’nungönlünü almak istediyse de artýk son aþa-mada bunu baþaramadý.

Hemedan’da bulunan Hülâgû, halifeyebölge devletlerinden yardým ulaþtýrýlmasý-ný engelleyecek bütün tedbirleri aldýktansonra 9 Rebîülevvel 655’te (27 Mart 1257)

Baðdat’a doðru hareket etti. Ordunun Bay-cu Noyan kumandasýndaki sað kanadabaðlý birliklerinin 10 Muharrem 656’da (17Ocak 1258) Baðdat’ýn kuzeybatýsýnda En-bâr þehri yakýnlarýnda karþýlaþtýklarý Ab-bâsî kuvvetlerini bozguna uðratmalarýndansonra Moðollar baþka bir engelle karþýlaþ-madan Baðdat önlerine indiler ve þehri ku-þattýlar (15 Muharrem 656 / 22 Ocak 1258).Ýlk günlerde ailesini ve hazinesini yanýnaalarak bir gemiyle Basra’ya kaçmasý müm-kün olduðu halde kendisine dokunulmaya-caðý inancýyla þehirde kalan Müsta‘sým-Billâh 4 Safer 656 (10 Þubat 1258) tarihin-de üç oðluyla beraber teslim oldu. Hülâgûönce onu hoþ karþýladý ve hâlâ çarpýþmak-ta olan askerlerine ve halka artýk direnme-melerini ve silâhlarýný býrakmalarýný söyle-mesini istedi. Tellâllar vasýtasýyla yapýlanbu çaðrý üzerine çatýþmalar sona erdi. Fa-kat bu defa Moðollar’ýn katliamý baþladý vefarklý rivayetlere göre bir hafta, bir ay ve-ya kýrk gün süreyle halkýn hepsi yaþlý, ka-dýn, çocuk demeden öldürüldü; þehir ta-mamen yaðma ve tahrip edildi. Kaynak-larda, daha sonra þehre giren Hülâgû’nunceset kokusu yüzünden þehirde fazla ka-lamadýðý, nehrin önce kan, ardýndan atýlankitaplar sebebiyle mürekkep renginde ak-týðý gibi rivayetler yer almaktadýr (ayrýcabk. BAÐDAT; HÜLÂGÛ). Müsta‘sým-Billâhiþkenceyle hazinesinin yeri söyletildiktensonra öldürüldü (20 Muharrem 656 / 27Ocak 1258). Müsta‘sým-Billâh’ýn ölümüy-le Baðdat Abbâsî halifeliði tarihe karýþtý.Üç yýl sonra Memlük Sultaný I. Baybars,Müsta‘sým’ýn amcasý Ahmed b. Muham-med’i el-Müstansýr-Billâh unvanýyla Kahi-re’de halife ilân etti. Böylece Abbâsî hilâ-feti yeniden kurulmuþ oldu.

Kaynaklar, Müsta‘sým’ýn kiþiliði ve yöne-ticilik vasýflarý hakkýnda genellikle olum-suz bilgiler içermektedir. Ancak onun dö-neminde de Baðdat’ta canlý bir ilmî ve ede-bî hayat yaþandýðý söylenebilir. Halife hatsanatýnýn meþhur ismi Yâkut el-Müsta‘sý-mî’yi himaye etmiþtir. Onun imar faaliyet-leri arasýnda kayda deðer olanlar da ilmeve edebiyata yöneliktir. Baðdat’ta hilâfetsarayýnýn yanýna yaptýrýlan karþýlýklý iki bi-nadan oluþan ve Hizânetü’l-Müsta‘sým-Bil-lâh adýyla anýlan kütüphane bunlarýn ba-þýnda gelir. Safiyyüddin el-Urmevî’nin bu-rada çalýþtýðý, halifenin emriyle bazý kitap-larý istinsah ettiði, kütüphanenin anahtar-larýnýn da kendisinde durduðu bilinmek-tedir. Müsta‘sým-Billâh, 1 Ramazan 654’-te (22 Eylül 1256) Medine’de çýkan bir yan-gýnda büyük ölçüde tahrip olan Mescid-iNebevî’yi yeniletmeye baþlamýþ, fakat Mo-

me I of Al-Musta½få min £ilm al-u½†ladýyla bir doktora tezi (1987), Beþîr SubhîÞübeyr, Ýmâm Muhammed b. Suûd Üni-versitesi’nde TaÅrîcu e¼âdi¦i’l-Müsta½-fâ fi’l-u½ûl li’l-øazzâlî ismiyle yüksek li-sans tezi (1407) hazýrlamýþtýr. el-Müsta½-fâ, H. Yunus Apaydýn tarafýndan Türkçe’-ye çevrilmiþtir (el-Müstasfa: Ýslâm Huku-kunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, I-II,Kayseri 1994).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Gazzâlî, el-Müsta½fâ fî £ilmi’l-u½ûl, Bulak 1324,I-II; Ýbn Rüþd el-Hafîd, e²-¿arûrî fî u½ûli’l-fýšh (nþr.Cemâleddin el-Alevî), Beyrut 1994, s. 37-38; Hü-seyin b. Reþîk el-Mâlikî, Lübâbü’l-Ma¼½ûl fî £il-mi’l-u½ûl (nþr. Muhammed Gazâlî Ömer Câbî),Dübey 1422/2001, neþredenin giriþi, I, 109-114;Þehâbeddin el-Karâfî, Nefâßisü’l-u½ûl fî þer¼i’l-Ma¼½ûl (nþr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd – Ali M.Muavvaz), Beyrut 1999, I, 91; Muhammed b.Mahmûd el-Ýsfahânî, el-Kâþif £ani’l-Ma¼½ûl fî £il-mi’l-u½ûl (nþr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd – Ali M.Muavvaz), Beyrut 1419/1998, I, 125-126; Gubrî-nî, £Unvânü’d-dirâye (nþr. Âdil Nüveyhiz), Bey-rut 1969, s. 73; Tûfî, Þer¼u MuÅta½ari’r-Rav²a(nþr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Beyrut1990, II, 60-65; Ýsnevî, Nihâyetü’s-sûl (Muham-med b. Hasan el-Bedahþî, Þer¼u’l-BedaÅþî: Min-hâcü’l-£uš†l içinde), Beyrut 1405/1984, I, 10;Ýbn Haldûn, el-Mušaddime, Beyrut 1989, s. 455;Keþfü’¾-¾unûn, II, 1673; Serkîs, Mu£cem, I, 531;II, 1414; Abdülvehhâb Ýbrâhim Ebû Süleyman, el-Fikrü’l-u½ûlî, Cidde 1404/1984, s. 321-367; Ab-dullah Muhammed el-Habeþî, Câmi £u’þ-þürû¼ve’l-¼avâþî, Ebûzabî 1425/2004, III, 1669-1670;Alemî Hamdânî Meþîþ, “el-Ýmâm el-Gazzâlî vekütübühü’l-usûliyye”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’l-£ulûmi’l-insâniyye bi-Fâs, sy. 7, Dâ-rülbeyzâ 1412/1991, s. 33-62.

ÿH. Yunus Apaydýn

– —MÜSTA‘SIM-BÝLLÂH

( ���� א���� )

Ebû Ahmed el-Müsta‘sým-Billâh Abdullåh b. el-Mansûr

el-Müstansýr -Billâh el-Abbâsî(ö. 656/1258)

Son Abbâsî halifesi(1242-1258).

˜ ™

605 (1209) yýlýnda Baðdat’ta dünyayageldi; Müstansýr-Billâh’ýn büyük oðludur.Kur’an’ý ezberledikten sonra Þâfiî fýkhý vehat sanatý öðrendi. Müeyyed et-Tûsî ve birgrup muhaddis ona hadis rivayet etmeicâzeti verdi. Müsta‘sým-Billâh, babasýnýnölümü üzerine hilâfet makamýna geçtiðin-de (10 Cemâziyelâhir 640 / 5 Aralýk 1242)doðudaki Ýslâm topraklarýnýn büyük bir kýs-mý ya Moðollar’ca iþgal edilmiþ veya onla-rýn hâkimiyetini tanýmak zorunda kalmýþ-tý. Daha batýdakiler ise Baðdat dahil yineMoðollar’ýn tehdidi altýndaydý ve zaman