1964-1965isamveri.org/pdfdrg/d00110/1964-1965_1/1964_1965_1_kara... · 2018. 4. 19. · 121...

24
. . "" SANAT TARIHI YILLIGI 1964-1965 S TA N B U L ü ·N V E R S T E S E D E B YA T F AK Ü L T E S . SAN . AT .

Upload: others

Post on 18-Feb-2021

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • . . "" SANAT TARIHI YILLIGI

    1964-1965

    İ S TA N B U L ü ·N İ V E R S İ T E S İ E D E B İ YA T F AK Ü L T E S İ . SAN. AT . TARİHİ ENSTİT. ÜSÜ

  • HALÜK KARAMACARALI

    ÇORUM ULU CAMİİNDEKl MlNBER

    Türk sanatının en az tanınan kolarından birisi ağaç işçiliğidir. Türki-ye'de ,gerek müzele~de, gerek camilerde bulunan ahşap eserlerin çoğu, hala ilim aleminin meçhulüdür. Tanınanlar hakkındaki neşriyatta da; ya asıl ağaç işçi.J,iğinden ziyade eserin ihtiva ettiği kirabelere eh!!ffimiyet verilmiş; ya fo-toğraf neşri ile iktifa edilmiş; veya mesnetsi~ bir takım hükümler tekrarla-rup . durmuştur. Türk ·ağaç i~çiliğinin tekarnili seyrini takip ve hususiyederi-ni tesbit edebilmek için, evvela, bütün bu eserlerin sanat tarihi bakımffidan kıymetlendirilerek neşredilmesi lazımdır.

    Çorum Ulu Camiinde saklı bulunan ve sadece mahalli bir dergide, hiç bir not ilave edilmeksizin, kapısının ve tarih kirabesinin güzel olmayan birer fotoğrafı 1 ile son zamanlarda kirabeleri ~ neşredilmiş olan ahşap minher de, Türk ve !slani sanatı üzerinde çalışanlar tarafından henüz tanınmayan eser-lerden birisidir.

    Minberin, içinde bulunduğu cami ile zaman bakımından hiçbir münase-beti yoktur. Eserin şimdiki yerine nereden. ve ne zaman nakledildiğini kesin ol~rak tesbit etmek mümkün olamadı. Halk arasuidaki rivayere göre, minher Alaca'nın Kalehisar (Karahisar) köyündeki, yıkılmış bulunan bir camiden getirilmiştir. Gerek Selçukhılar, gerek Beylikler zamanında, Çorum'un sö-nük bir kasaba olmasına mukabil, Demirli (Demirci) Karahisar'ın mühim bir idart merkez olduğu bilinmektedir. Nitekim, Çorum'da XIII. ve XIV. yüzyıllara ait bir abide mevcut olmadığı halde, Karahisar'

  • 121

    Minberin bugünl(ü duı-umu ve ölçüleri :

    Abanozdan yapılmış olan minber, birçok emsali gibi, sonradan bayan-mıştır. Bazı kırık ve noksanlarla, tamir, tadil ve hatta ilaveler göze çarp-

    ·makla beraber, eser oldukça iyi muhafaza edilmiştir. E§ikteki ve mihrap ta-rafındaki nişlerden bazılarının kenar parçaları deği~tirilmiştir. Diğer yüzde~ ki ni~lerde de kınklar görülmektedir. Kapının rokoko üsh1bundaki tacı ile kö~e topuzları, tahtı bir dolap haline getiren tahta perdeler, sütuncuklar ve külah, yakın bir zamanın, minberin bu camiye nakledildiği günlerin eseri; tahtın mihrap tarafındaki korkuluğuoı.:ı teşkil eden kafes de, çok kötü bir tamirin hatırasıdır.

    Minberin uzunluğu 3.40 m., yüksekliği (kaideden dik atkıların üstüne kadar) 3.84 m., kapısının yüksekliği 2.60 m., eni 1.00 m. dir. Merdiven, eşik ve tahtın zemini dahil olmak üzere, onbir basamaktır. Eşik 0.42 m , basa-makların her biri 0.23 m. yüksekliktedir.

    Tek_ııik : . .. !

    Anadolu'daki ahşap minherler iki ayrı ·tekoikte yapılmıştır. Çatma (kün-dekar!) denilen birinci tarzda, hendes1 kompozisyonlar ayrı ayrı kesilen yıldızların ve poligonal parçaların yuvalı çıtalarla birbirine çatılması suretiyle meydana getirilmiş; ihtiyaç olmadığı için, çivi kullanılmamıştır. Bu tarz, çok emek isteyen, dolayısı ile, pahalı bir işçiliktir. !kinci teknikte ise, kompo-zisyon yan yana eklenen enli tahta levhaların üzerine çizilerek yıldızların ve poligonal parçalann aralarında kalan kısımlar oyulmuş, buralara çıtalar ça-kılmıştır. Daha kolay olan bu teknikle yapılmış bir eser de, ilk bakışta, çatma intibaını verir. Böylece, bir görünü~ benzerliği ile, çatma tarzı taklit edilmiş olmaktadır. Fakat, büyük tahta levhaların çalı~ma, yani zamanla küçülme ve eğrilme rusbederi fazla olduğu ic;:in, gittikçe daha çok belli olan ek yerleri boydan boya uzanan çizgiler halinde salıayı bölerek kompozisyonu parçala-makta ve kesiksiz olarak uzayıp giden hendes1 ağların telkin ettiği duygu ve düşünceleri dağıtmaktadır. Görünüşü çirkinleştiren ve tesiri bozan bu haL hakiki çatma tarzında görül!llez.

    Moğol istilasından sonraki devirde, talan ve ağır vergiler sebebiyle bozu-lan iktisadi durum sanatta da tesirini hissettirmiş; mimaride olduğu gibi, ah-şap eserlerde de yer yer ucuz işçilik tercih edilmiştir. Çorum Ulu Camiinde-

    120-124. s.) bir medreseden bahseırnektedir. Karahisar'da. bulunan çini parçalarını değerlendiren K. Erd-mann, buradnki y:ıpıları XIU-XIV. yüı.yıllu;ı. tariJllemekıe {38-~0. s.) , fakat ilih·c ettiği notta XIV. yüı.yıl:ı mcylctıtıektcdir (124. s.).

  • 122

    ki minher de çatma taklidi cil;;ı.rak yapılan eserler arasındadır. Çok sert ve kuru bir ağaç kullanılmış olduğu için levhalar birbirinden ayrılmarnışsa da, ek yerleri ile çıtaların ka:vşaklarındaki çiviler, bu tekniği fotoğraflardan dahi farketmek imldnını vermektedir (Res. lOA-B). ·

    Oyma tarzına gelince : . Mi.pberin l_(apısı ile mihrap tarafındaki oyular, d_iğer yüzde~ilere nazaran daha az derin, fakat daha itinalıdır. Bu kısımlarda, keskin kenarlar ve mukaar satıhlar meydana getiren bir mail yontma tarzı ile beraber yuvarlak ve düz satıhlı oyma tarzları da görülmektedir. (Res. 3-7, 15). Daha derin oyulmuş olan batı yüzünde plastik tesir daha kuvvetlidir. Burada, kapıda ve mihrap tarafında görülenlerden ·başka, zengin ışık- gölge oyunlarına imkan veren oluklu bir oyma tarzı da uygulanmıştır (Res. 12, 16-17). Bu üslup farkını, daha aşağıda de alacağımız kitabeler izah etmek-tedir.

    Bütün· bu değişik •teknikleri Selçuklu devri ağaç oymacılığında, hatta, bazan bir eser üzerinde görmek mümkündür (Siirt Ulu Camii, Konya Ala-eddin Camii minherlerinde olduğu gibi). Ancak, Beylikler devri.q.de oluklu ayınaya Ankara atölyelerinin eserleri (Ahi Şerefeddiıı ve Kızılbey minber-leri, Kastamonu'nun Kasaba köyündeki Candaroğlu Mahmud Bey Camiinin kapı kanatları ilh ... ) dışında tesadüf edemedik.

    Tezyitzat :

    Minberin tezyinatı, ta~ıdığı hususiyeder ve ortaya koyduğu neticeler ba-kımından ehemmiyet arzetmektedir. Kapı ile mihrap tarafı, batı tarafından teknik bakımından olduğu gibi tezyinat bakımından da-far~lıdır (Res. l-2) .

    . Kapı, anahatlan ile, Anadolu'da mutad olan tipte yapılmıştır (Res. 3). Fakat, kapının dış çerçevesini teşkil eden pervazların tezyin edilmeyişi ilk defa bu minberde göriUmektedir. Burada ayrıca dikkate değer husu, bu pervazların dış kenarlarında meandr tarzında işlenmiş birer silmenin bulu-nuşudur. Bu tarzda süslenmiş silmelere yalnız Ankara Alaeddin ve Ahi Şerefeddirı camilerindeki minberlerde, minber altı kapılarının iç kenarlarında rastlanmaktadır. TaşkJ.!l kapı kemerinin başlangıç ·kısımlarında, bu minher-den başka bir yerde tesadüf etmediğimiz, istilize büyük birer filiz - yaprak yer almaktadır. Kapı boşluğunun yanlarında sütunce yoktur. Kemer, bu yap-raklarla, kapının rumi bir su ile süslü olan iç pervazlarına . bağlanmaktadır. Kemerin yüzü, kapı boşluğuna yönelen istilize çiçeklerin te~kil ettiği kavisli bir dizi ile süslenmiştir (Res. 4). Çiçeklerin ~rta yaprakları, kemerin iç ke-narından dışarı çıkarak bir diş sırası meydana getirirler .. Saplar ise, ikiye ayn-·larak iki yana kıvr1ldıktan · ve· komşu çiçeklerin aynı biçimdeki sapiarına do-

  • 123

    landıktan sonra yön değiştirip içe doğru uzayarak birleşrnek suretiyle, keme-rin üst kavsini çizmektedirler. Kapı kanatları, kapı boşluğunun şekline uyu-larak, bir rumi su ile çerçevelenmiştir. Suyun kuşattığı sahanı:n ortasında, iki kanatta tamamlanan ve sivri ucu yukarıya gelen beyzl bir göbek bulun-maktadır (Res. 6). Aynı saptan çıkan ve birbirini takip eden sivri uçlu kıvrık yaprakçıklada kuşaitlan göbeğin içi, biniye göre simetrik olmak üzere, helezonlar çizen istilize filiz kıvrımları ile doldurulmuştur. Göbeğin altında, bu kompozisyonla uyuşmayan, beş köşeli iki yıldızı muhtevi küçük bir ma-dalyon yer almaktadır. Eşikte, üst pervazı yan ve alt pervazlardan daha enli olan dikdörtgen bir çerçevenin içinde, konturları dilimli ve içieri açık beş küçük niş bulunmaktadır (Res. 5). N işlerin arasındaki parçalar rumllerle süslüdür. Bu parçaların kenarlarındaki sil.rneler, niş kemerinin üstünde küçük birer halka teşkil ederek birbirine bağlanmaktadır.· Ni~leri kuşatan dikdört-gen çerçevenin alt ve yan pervaziarını dolaşan rumi su, ü~tteki enli kuşağa kavuştuğu kö§elerde, bir silme ile kesilmeksizin şerit kıvrımlarının içindeki rumllerle kayna~ır. Üstte yer alan enli pervazdaki tezyİnatın esasını ritmik olarak dalgalanan bir şerit teşkil eder. Şeridin çizdiği kampana şeklindeki kıvrımların içi, ihtiva ettikleri istilize çiçeklerin ikiye ayrılıp yanlarına doğru uzayan tüveyçleri ve .~~plan ile birbirine b~ğlanan ve müten~~~P olarak sıralanan iki ayrı n1m1 motifi ile doldurtılmuştur (Res. 5, 7). Bu suyun ilk örnekle-rine Gazneli mimari tezyinatında 4 rastlamaktayız (Res. 8).

    Kapı çerçevesini teşkil eden pervazların yan yüzleri ile merdiven kor-kulukları ve korkuluk pervazları, bazı küçük farklar dikkate alınmazsa, minberin iki tarafında da aynı rumi motifleri ve sulada süslenmişlerdir (Res. ll-12). Yalnız, mihrap tarafında hemen hemen bütün pervazların silmeleri yukarda bahsettiğimiz meandr tarzında ince bir su ile süslenmiş olduğu hal-de, batı tarafındaki silmeler geleneğe uyularak boş bırakılmışlardır.

    İstilize filiz kıvrımları ile bezeli pervazların sınırladığı merdiven kor-kuluklarının dış yüzlerine, iç içe geçen ve korkuluk boyunca aralıksız olarak sürüp giden oniki kenarlı şekiller oyulmuş; bunlardan herbirinin ortasında teşekkül eden altı köşeli yıldız kesilerek çıkarılmıştır (Res. 9). Oniki içenarlı şekillerin birbiri içine girmesinden hasıl olan poligonal parçalar, biçimlerine uygun olarak, rlıml motifleriyle süslenmişlerdir. Aynı tezyinat Aksaray Ulu Camiindeki minberin korkuluklarında da mevcuttur. Çorum minberindeki korkulukların hususiyeci, daha sonraları Osmanlı· minherlerinde görüleceği ---- - -4) S. Fluıy, Le dEcor Epigraplıiqıtt: du monumt:n/s de Ga::na {Syria, VI, 192.5), pl. X-2., XIII- I;

    A. U. Pope, Architectura! arnement (Sun·ey of Persi~n Arı:. ll, 1939). pp. 1352.-1356, fig. 499 a-c (bilhassa 499 b) ,.c 501 a:

  • 124

    üzere, panolara bölünmeden, kapıdan taht'a kadar yekpare olarak uzanma-larıdır (Res. l-2).

    Minberin. iki yüzündeki diğer kısımlar, başka başka kompozisyon ve motifleri ihtiva etmektedirler (Res. l-2). Dik açı ile karşılaşan pervaz ve ku-~aklardaki sular ı:Üihrap tarafında, kapıda olduğu gibi (Res. 5), motifler bir-birine uydurulmak suretiyle ·kaynaştırıldığı ve herbiri kesitrneksizin kendi is-tikametinde devam ettiği halde (Res. 15), batı tarafında düz silmelerle bir-birinden kesin olarak . ayrılmakta ve ufkt şeritler bölünerek yalnız amudt ~eritler devam etmektedir (Res. 16). Bölünen ufkl pervazların parçalarında bazan 'tezyinatın da değiştiği göriUür.

    Tahtın alt kısmını kaplayan dikdörtgen pano, rnihrap. tarafında, daha eski bir örneğini Divriği Ulu Camii minberinde gördüğümüz oniki kollu bir yıldız grubunun amudt olarak iki defa tekrarlanması (Res. 1 ve 20); batı ta-fafında ise, Ankara Alaeddin. ve Ahi Şer~feddin Camileri ile Ayaş Ulu Camii minberlerindeki gibi, oktogonal şekillerle dört köşeli yıldızların, hem yan yana hem üst üste mütenavip olarak sıralanmaları suretiyle tezyin edilmiştir (Res. 2 ve ·21).

    Merdiven korkuluklarının altını kaplayan üçgen biçimindeki sahalar tez-yinar bakımından minberin en ınühim kısmını teşkil eder. Mihtap· tarafındaki kompozisyonun biraz daha eski bir örneği, Sultan Laçin tarafından To-lunoğlu Camii için 1296 da yaptmlan minberde görülmektedir. Anadolu'da ilk defa bu minberde görüleİ1 bu kompozisyon sekiz köşeli bir yıldızın teker-rüründen doğllıaktadır (Res. · 13). Fakat buradalr.i · tekerrür, mesela Konya Alaeddin Camii minberinde olduğu gibi, yıldızların aynı amudt ve ufk1 ara-

    . lıklada üst üste ve yan yana sıratanmasından ibaret olan basit bir düzene göre cereyan etrnemektedir. Burada her yıldız, altında veya üstünde bulunan sıradaki iki yıldızın arasına isabet etmektedir. Bu düzende yıldızların etrafını çevreleyen· ve aralarına yerleştirilen poligonal parçaların değişikliği de kom-pozisyonu daha girift hale sokmuştur. Bütün sahada, oktogonal parçalada çe-pe çevre kuşatılmı~ yalnız bir yıldız grubu tam olarak teşekkül etmi~tir. Bu grup, kompozisyon~ içinde, dikkati üzerinde toplayan bir merkez meydana getirmektedir. Minberin diğer yüzündeki üçgen biçimli saha, is-tilize filiz kıvrımları ile süslü iç pervazlada üç yandan kuşatılarak ikinci bir çerçeve içine alınmıştır. Sekiz ve oniki köşeli yıldızların ufk1 ve amudi olarak münavebe ile birbirini takip etmesinden doğan hendes1 ağ mihrap tarafındakinden daha girifttir (Res. 14). Bu kompozisyon da Anadolu'da ilk defa bu minberde görülmektedir. Saha içinde oniki kollu yalnız bir yıldız grubunun tam olarak teşekkUl etmesi burada da bir merkezin doğrrıasına yol açmıştır. Fakat bu-

  • 125

    nunla iktifa etmeyen sanatldr, bu grupta yer alan poligonal parçalardaki mo-tifleri oluklu olarak işlernek suretiyle merkezi daha belirli bale getirmiştir.

    Minberin her iki yüzünde de, onbeşer tanesi Üçgen şeklindeki silianın, beşer tanesi de dikdörtgen şeklindeki panoniın altında olmak üzere, yirmi-şer küçük niş bulunmaktadır. Mihrap tarafında iki tezyinat sahasını birbirin-den ayıran dikmenin nişlerin hizasına rastlayan kısmına da sağır bir niş işlenerek, n iş sırası aralıksız devam et tirilm ek istenmiştir (Res. 15). Nişleri çer-çeveleyen parçalar da kapı ile mihrap tarafında aynı, batı tarafında biraz değişik rumlle~le süslenmişlerdir. Ayrıca, bu parçaların nişlerin üstünde birleşen kısımlan arasında da bir fark göze çarpmaktadır. Minberin batı yüzündeki her p:ın~:ı ince silmelerle yekdiğerinden ayrıldığı halde, mihrap tarafında, kapıdakinişlerde olduğu gibi, silmeler parçaların ek yerlerinde küçük birer daire çizerek birbirine bağianmaktadır.

    Minberin her iki yanında, nişlerin yukarısında yer alan e$ kuşaklann tezyina~ da başka başkadır. Mihrap tarafındaki kuşak, kapı ni~lerinin üzerin-deki kuşağın devarnıdır (Res. 5, ll. 15, ve 7). Batı tarafında ise, kapıdan di~meye kadar, en eski örneklerini yine Gazneli mimari tezyinatında (Res. 19) bulduğumuz,ı; esasını, bir aşırı olarak yan yana sıralanan ve ikiye ayrılar~ iki yana kıvrılan saplan ve bir filiz gibi uzayan tüveyçleri ile birbirine bağlanan. iki istilize çiçeğin teşkil ettiği son derece girift bir rumi (Res. 17-18); dikmeden nihayete kadar da, bu suyun sadeleştirilerek sıra adedi arttırılmış bir varyantı görüimektedir (Res. 2.2.). Batı tarafındaki bu iki suyun da muhtelif varyant-Iarı Ankara'daki Alaeddin, Ahi Şerefeddin ve Kızıl~ey camilerindeki min-herlerde kullanılmıştır.

    Minberin kaidesini teşkil eden ufkl atkılar, mihrap tarafında, boydan boya devam eden istilize bir filiz kıvnrnı; batı tarafında ise, Ankara'da Kızılbey Camii minberinde de rastladığımız, biri yukarıya diğeri aşağıya bak-mak üzere münavebe ile sıralarup giden ve ikiye ayrılar.ak iki yana kıvrılan tüveyç ve sapları ile bir aşın olarak yekdiğerine- bağlanan istilize çiçeklerden müteşekkil bir dizi ile süslenmektedit (Res. 23).

    Di'kmelerin tezyinatı, minberin her iki yanında da, üst üste dizilen ve diğer sulardaki gibi sap ve tüveyçleri ile bir aşırı olarak birbirine bağlanan is-tilize çiçeklerden meydana getirilmiştir (Res. 15-16). Fakat Gazneli örn.ek-lerine 0 (Res. 2.5) çok benzeyen ve hemen hemen tıpkısı Kızılbey minberin-de _görülen batı tarafındaki su (Res. 2.4) mihrap tarafmdakinden daha sade ve basittir. ·

    5) Pope, q. c., Iig. 500 a-c (bilh~ssa 500 a). · 6) Flury, n. m., pl. XVII; Pope a. (,. fig. 501 d.

  • Kı'iabeler :

    ·Dini mahiye~teki yazılar, kapı kanatlarının üst kısmında bulunan ve iki kanatta tamamlanan Kelime-i Tevh1d ile onun hemen altinda yer alan bir ha-disten ibarettir (Res. 4):

    c)l.:.o tl 1 ..J...$. J - J -

    C uıll a mi/k_inlerin haccı ve mü' mı'nleriıı bayramıdır .

    . Bunlardan ba~ka minberde bir bani, iki sanatkar ve bir de tarih ki tabesi buJunrİıaktadır: ·

    I - Kapının üst kısmında ve 0.08 X 0.82. m. ebadındadır. Selçuk1 neshi ile tek s;~tır olarak yazılmıştır (Res. 26) :

    ., ~ı; 0 .1 .u--ı J;A.&ll ~.J ü-J ~IJI ~~ !l;l:ll .;:.:ll Li.ı:> ;A·! r ) Bu kutlu minberin yapılmasını, bağışlayıcı Rabbinin rahmetini dı1eyetz

    k_ul Davud oğlu Ahm-ed emretmı"jtir 7 •

    _ 2- lkiye bölünerek, kemer köşeliklerindeki herbiri 0.11 m. çapında iki madalyonun · içine ·Selçuki ·neshi·ile ·yazılmıştır (Res·:-4, 2?· A-B):

    Jl:;...:.ll

    -r.>~ll

    Atıkaralı dülger Abdullah oğlu Davud yaptı.

    3 -Kapı kanatlarının alt kısmında ve herbiri 0.14 X 0.2.3 m. ebadında -iki parça halindedir. Selçuld neshi ile yazılmıştır (Res. 5, 29) :

    Yediyüzaltı senesi mubarek saferinin onunda (22 Ağustos 1306).

    4 - Minberin bati ıtarafında, taht korkuluğunun üst pervazı üzerinde ve 0.'06 X 0.42 rri. ebadındadır. T ek satır halinde, Selcuk1 neshi ve bozuk bir . imla ~e yazılmıştır (Res. 2.8) : . , .

    7) Zeki Oral bu_ kitabcyi tc:rcüme ederken • ..W 1 kc:limesini :ıtl:ımış, ! ("") kelimesini "resmctti, çizdi", .;)Lr kelimesini de "esaslarını" şeklinde çe,·irmiştir. Bu yanlış tercüme onu Danıd. oğlu Ahtned'iq "'!linberin miman" olduğu hükmüne se,·ketmiştir (a. m., 59. s.)

    _ 8) Zeki Oral, .)J ı.., . kelimesinin .))b şeklinde yazıldığını kaydctm'ektedir (a. m., 59. s.) Fotoğrafiara dikkat edilirse bunun varit olmadığı anlaşılır.

  • :ız7

    Ank_aralı Ebt1.bek_1· oğLu Muhammed yaptı. . .

    · Görüldüğü üzere, birinci kitabe minberi yaptıran hayır sahibinin sadece adını vermektedir. Bu şahsın hüviyetini tesbit etmek maalesef mümkün olci.-madı.

    !ki imza kitabes~ bulunuşu, minberin kapısı ve mihrap tarafı ile batı tarafı arasındaki üsl'up farkını izah etmektedir. Kapı ile mihrap tarafını im-zası kapıda bulunan Arıkaralı Abdullah oğlu Davud'un; diğer tarafı ise An-kcı,ralı Ebubekr oğlu M_uhammed'in yapmış olduğu ş~phesizdir.

    Çorwn Ulu Camiindeki minher bir devir üslubunu, aynr zamanda, bu devir üslubu içinde beliren bir bölge karakterini ve ayrıca, bu bölgeyi temsil eden iki sanatkarın hususiyetlerini aksettirmesi bakımından türk ağaç işçiliğinin, bilhassa Selçuklulada Osmanlılar arasındaki intikal devrinin en mü-him eserlerinden birini teşkil etmektedir.

    Minberde alışılmış şekillerle bit takım yenilikler yan yanadır. Bu, bütün intikal devri eserlerinin bariz vasfıdır. Urnurn! görünüş Selçuklu geleneğinin havasını taşımakla beraber, tek tek teferruat gibi görünen yenilikler bi! ·arada mütalaa edildiği zaman, eserin yeni bir çığırın ~ncüsü olduğü görülü·r.

    Minberin iki tarafının ayrı ayrı işlenmesi yalnız iki sanatka!I? .mevcu't olması ile izah edilemez. Bu, bir görüş ve zevk değişikligmin netic~sidir. Ni-tekim, tek sanatkarın elinden çıkmış olan bu devre ait diğer bazı minbederde de iki yüzi:n değişik ko~pozisyon ve motiflerle süslendiği görülmektedir. XIV. yüzyılın başından ve sonunda birer örnek olarak Çorum'un. Hamid Ca: miindeki minher (70? /130?) ile Bursa Ulu Camü minherini (802/1399) zi~redebiliriz. Hendes! kompozisyonlar da Selçuklular zamanında görülenlerdc;n daha zengin ve daha girifttir. Bilhassa, kompozisyon içinde bir merkez m~ydana getirrnek tamamen yeni bir ternayüldür. Bu rninberde başlayan ilk de~ neme, Osmanlı minbederinin yan taraflarında bulunan 'büyük roadafyonların ilk örnekleri sayılabilir. Keza, panolara bölünmeden, k~pıdan taht'a k(!.dar yekpare olarak uzanan korkuluklar da· Osmanlı minberlerindeki korkuluk-ların başlangıcını teşkil etmektedir. J:?ik açı ile karşılaşari 'perv~zlard~If:i sula-rın birbiri ile kaynaşarak kesilmeden devam etmeleri de allşıbiıış bir. :tarz de-ğilcHr. Bu çeşit tezyİnatın mahiyetine çok uygun olarak :bk ~iölık ve.de-yaq'i,. lılık intibaı uyandıran bu buluşun da daha s_oiıraki . esçrl~rd~ ' devallJ: .. eİtigiD:i

    . . . . . görüyoruz. ~ t : .. .-

  • 128

    Minherdeki bazı su ve rootillerin G.azneli ~ezyinatı ile yakın akrabalığı çok ilgi çekicidir. Gaznelilerle sıkı münasebetleri olan Büyük Selçukluların ve onları takip eden Moğollann doğudan batıya bir köprü· kurmu~ olduklan ve Moğolların. önünd~n kaçarak Anadolu'ya gelen T~k boylarının bir takım sanat unsurlannı · da beraberlerinde getirdi~eri bilinmekle beraber, ·bu tezyin1 şekillerin Gaznelilerle Beylikler devri Türkiyesi arasındaki büyük zaman ve mekan mesafesini nasıl aştığını izaha imkan verecek maddi deliliere henüz yeteri kadar sahip bulunmadığımız için, bu dikkate değer alakaya şimdilik sadece i~aret etmekle iktifa ediyoruz.

    Selçtıklu minbederi dilli mlliiyetteki yazılar bakımından çok yüklüdik Beylikler devri minberlerinde, deği~ik nisbetlerde olmak üz·ere, bu · yazıların yerini tezyinat alır. incelediğimiz minberde ise, sadece, kapıya konulan Ke-lime-i Tevh1d ve kısa bir hadis ile iktifa edilmiştir. Mukayese için, emsalleri arasında en fazla. tanınmış olan.Konya ve Divriği minberierini hatırlam~k ka-fidir. Bu bakımdan da. Çorum· Ulu Cauıiindeki minher klasik Osmaı:ı.lı .inin-berlerinin öncüsü olmuştur.

    Minherdeki imza kitabeleri de bize yeni bilgiler .kazandırm~tadır. An-karalı Abdullah oğlu Davud, bizim için yeni bir isimdir 0 • Yalnız bu .eseriyle tanıdığımız bu sanatkar orijinal bir üslup sahibidir. .

    Ankaralı Ebubekr oğlu Muhammed'i, Ankaı:a'daki . Ahi Şerefeddin ve Kızılbey camii minberlerindeki imzalarından tanıyoruz. Bu minberle, sanat-karın bilinen eserlerine bir yenisi ilave olunmaktadır. Teknik ve· tezyinat ba-kımından Çorum minberinin batı tarafı ile Ankara eserleri, bilhassa Ahi. Şerefeddin ve Kızılbey minherleri arasındaki bağlara yukarda yer yer işaret et-

    . miştik. İmzası bulunmasaydı dahi, üslup hususiyederi bizi, Çorum minberi-nin batı tarafı ile Ahi Şerefeddin ve Kızılbey minberierini yapan sanatkar ara-sında bir münasebet bulunduğunu ileri sürmeye sevkedecekti. Fakat bu ·söz-lerimizle Ebubekr oğlu Muhammed'in kendi kendini tekrarladığıru söylemek istemiyoruz. Hatta, aradaki zaman yakınlığına rağmen; sanatkarın bu·eserin-.de, bilhassa merdiven korkuluğu altındaki salıayı kaplayan koropozisyonda heliren büyük bir ha;nle ile, önceki eserlerini ço~ aştığını rahatlıkla ifade ede-biliriz.

    9) Zeki Oral isi~ benzerliğine ve men~e birliğine dayanarak "ivlahmud oğlu Abdullah oğlu Oa-,·ud oğlu Ahmed" gibi bir sanatkar şecı:resi kurmaktadır (a . . m., 59. s.). Burada bir anakronizm ba-his mc,-zuud.ur. Çünl;'i Ank:ıralı .Mahmud oğlu Abdullah'ın bilinen eserleri 751/1350 (Abi. Şcrpçddin'in

    ·saodukası) ; 758/ 1357 (Kastamonu'daki lbni Ncccar Camii kapı kanatları) ve 768/ 1367 (Kasaba kö-.yündeki Candaroğlu Mahmud Bey Camii kapı kanatları) rarihlidir. Davud oğlu Ahmed'in adına ise jlk .dcfa koııumuı. olan minbcrdc rastlaomaktadır. Şüphesiz., · tarunun dedcsioden yanın asır ev1·el eser '-!·erdiğini kabul etmek mümkün değildir. Esascn Davud oğlu Ahmed'in bir sanatkar olduğu kanaat 1·c iddiası, bani kimbesinin imza kirabesi sanılmasından doğmuştur.

  • 129

    İşi idare eden üstadın bu iki sanatkardan hangisi olduğunu tayin ve tes-bi.t etmek güçtür. Ölçülerin ve korkulukların biçim ve tezyinatının tayini dı~ında, her ikisi de müsta.kil olarak çalışmış görünüyorlar. Bununla beraber, minberin kapısı ile mihrap tarafı gibi en ehemmiyetli kısımlarını yapmış ve adinı kapının kemer köşeliklerine, eseri yaptıranın adının hemen altına yaz-mış olması; ayrıca, korkulukların Ebubekr oğlu Muhammed'in diğer minher-lerindeki korkuluklardan çok başka bir görünüş arzetmesi, Abdullah oğlu Davud'un rolünün daha mühim olduğuna i~aret sayılabilir.

    Minberi yapan iki sanatkarın da kendilerini Ankaralı olarak tanıtmaları, Ankara üzerine dikkat çekmektedir. İhtiva ettiği eser miktarının çokluğu ve bu eserlerde görülen üslup çeşitliliği ile repertuvar zenginliği, bilhassa XIII. yüzyılın sonlarından itibaren, Ankara' d? ağaç işçiliğinin çok gelişmiş oldu-ğunu; müteaddit atölyelerin bulunduğunu; Ankara dışında muhtelif yerler-de Ankaralı sanatkarların imzalanna tesadüf edilmesi de, bu atölyelerin şöhret yaptıklarını ve dışardan sipariş aldıklarını; netice itibariyle de, Arıkara'nın Beylikler devrinde ağaç işçiliğinin en mühim merkezini teşkil ettiğini orta-ya koymaktadır.

    Türk ağaç işçiliği hakkında bildiklerimiz henüz çok azdır. Bu sanatın kökleri, gelişme safhaları, ekolleri, üstadları, repertuvarı ve diğer kültÜr çev-releri ile alış verişleri ancak köşelerinde unutulmuş bir çok eserin incelenmesi ile aydınlığa kavuşacaktır.

  • 130

    :::

    5 c 2 ô

  • ~es. 3 - Minııı:rin · brısı.

    131-

    · ı

    ı

  • 132

    ..g ö.. 1

    s-:2

    ı

  • i33

    Res. i - Kapının cı;iğindcki rOmi su.

    Res. 8 - XI. yüzyıl Gazneli· tezyinatından örnek. (Pope'dan)

    Res. 9 - Minberin korkuluğundan detay.

  • 134

    Res. 10 A - Minb:rin batı yüzünden detay.

    Res. 10 B - Minberin baıt yüzünden detay.

  • 135

  • 136

    Res. 13 - M'inbcrin doğu ~·üzündeki üçgen sahanın kompozisyonu.

    Res. H - Minberin batı yüzündeki üçgen sahanın kompozisyonu.

  • 137

    ::E ı

  • Res. li - Minbcrin batı yüzündeki rumi su.:

    Res. 18 - Minberirı batı yüzündeki rOm'i su.

    Res. 19'·- Xl. yüzyıl Gazndi tezyinatından örnek. (Pope'dan)

  • 139

    :.-.

    " ~ ::ı c:

    ~ c =

    c.. a. ~

    ı .., ~ ~

    E ;;

    :J .g .., ı:: o o s s

    '" :~ :;... ;.-, .E ,&, .g .... ·E " '-' ~

    ] i ~

    ı ı

    N o N

    ~ ,; V ;:::

  • Res. 22. - M'iııbcriıı batı yüzüııdç,

    · Re~. 24 -:- . Batıdak i panonun ı>crv:t7. to;· yi na u.

    Res. 25 - G:ızncli tc'{-yinatıııdaıı bir iirnck (Popç'dall)

    ll,;, 23 - Miııbcriıı batı yüzünde, nişlcrin alt pcrı•:ızındaki su.

    ...... .... o

  • 141

    "' " .J:J ~ .!

  • 142