Çağımızın rağbet gören üretim alanlarından biri haline ... · Çağımızın rağbet...

16
Çağımızın rağbet gören üretim alanlarından biri haline gelen grafik tasarım ile desteklenen hareketli görüntünün en ilgi çekici ürünlerinden biri de film jenerikleridir. Türk sineması ve grafik tasarımının jenerik üzerinden ilişkisini irdeleyen bu çalışma Türk sinemasında jeneriğin varlığına dair küçümseme ve yok sayma duygusu ve fikri ile yöneltilen "Türk sinemasında jenerik mi var" sorusunu Türk sinemasında film jeneriklerinin bir tarihçesini çıkartarak yanıtlama çabasının bir sonucudur. Jeneriğin varlığının en büyük kanıtı olan tarihselliği ve dönemsel olarak değişim geçirmiş olması bu çalışma boyunca tek tek ele alınan dönemler ile ifadesini bulur ve bu tarihçe, daha önce yapılmamış şekilde toparlanan verilere dayanarak, örnekler üzerinden oluşturulan yorumları ve sınıflandırmaları içerir. Türk film jenerikleri tarihsel süreç içinde değişim gösterir. Bu çalışmada ele alındığı şekliyle jeneriklerin belirli özelliklerine dayandırılarak özgül tarihsel dönemlere ayrılabilirliği, yok sayılan jeneriklerin tarihselliğine ve dolayısıyla varlığına işaret eder. Bu özellikler Türk film jeneriklerin üretim teknolojileri; üreticilerinin altyapısı ve alaylı - okullu ayrımı; jeneriğin fonksiyonu ve filme katkısı; jeneriğin formatı ve hareket unsuru, tipografi, ön plan arka plan ilişkisi ve ses unsurunun film jeneriğinin görsel yapısına katkısı; jenerik izleyici ve üreticilerinin hassasiyeti; jeneriğin, başta afiş olmak üzere sinemayla bağlantılı diğer grafik tasarım mecraları ile ilişkisi olmuştur. Bu çerçevede, teknolojik, ekonomik, siyasi ve toplumsal olaylara bağlı olarak değişen sektör koşullarına göre jeneriğin gelişimin göz önüne alarak oluşturulan dönemlerden ilki Türk sineması jenerikleri tipografik elemanların ön planda olduğu yazının krallığını ilan ettiği bir dönemin jenerikleridir. 1950'li yıllar jenerik alanında büyük adımların atılmadığı bir ara dönemken, 1960'lar ve 1970'lerde el becerisine, teknik yenilik, buluş ve deneylere dayalı jenerikler, 1980'lerde videonun etkisiyle üretilmiş ancak kıvranıştaki bir sinemanın jenerikleri, 1990'lar ve son yıllarda ise dijital teknoloji evreninin sınırsızlığı ile yaratılmış jenerikleri görürüz. Tez çalışmasında ele alınmış olan bu dönemler, tezin giriş bölümünde sorulan Türk film jenerikleri teknolojiye ve üretim koşullarına bağlı olarak nasıl bir değişimgöstermişlerdir; jeneriği tasarlayanların altyapılarına göre yaklaşım, süreç ve ürün farklılıkları nelerdir; jenerikler endüstrinin yapısı hakkında neler söyler; jeneriklerin filmin anlatısına, görsel dil ve içeriğine ne ölçüde katkısı bulunur soruları yanıtlanmaya çalışarak yapılan sınıflandırmalara da altyapı sağlamıştır. Aşağıda sırasıyla ele alınacağı şekilde Türk sinemasında teknolojik değişim, jeneriği de değiştirmiştir. Türk sinemasında jenerikler alaylı bir geleneğin ürünleri oldukları için grafik tasarım ve sinemanın imkânlarını ve ilkelerini tam olarak örtüştüremezler. Türk sinemasında jeneriğin görsel yapısı büyük ölçüde üreticilerinin altyapısı, teknoloji ve ekonomik koşullardan etkilenir. Jeneriğin formatındaki en belirleyici faktörler ise yabancı sinema örneklerindeki değişimler ve sektördür. Türk sinemasında jeneriklerin fonksiyonu açısından gelişmeler teknolojik ilerlemeler ve ortak bir jenerik anlayışının yerleşmesiyle 1950'li yıllardan itibaren endüstrinin şekillenmesi, rekabet koşullarının artması ve sinemacılarının kimliklerinin daha önemli hale gelmesiyle tam anlamıyla karşılığını bulmuştur. Türk film jeneriklerine dair izleyici ve üreticilerin estetik hassasiyeti ve farkındalığını etkileyen en önemli faktörler yabancı örnekler ve ekonomik güç olur. Türk sinemasında son yirmi yıllık dönem ve birkaç istisna dışında jenerik ve film afişi arasında tutarlı bir ilişki olduğundan bahsetmek

Upload: others

Post on 15-Feb-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Çağımızın rağbet gören üretim alanlarından biri haline gelen grafik tasarım ile desteklenen hareketli görüntünün en ilgi çekici ürünlerinden biri de film jenerikleridir.

    Türk sineması ve grafik tasarımının jenerik üzerinden ilişkisini irdeleyen bu çalışma Türk sinemasında

    jeneriğin varlığına dair küçümseme ve yok sayma duygusu ve fikri ile yöneltilen "Türk sinemasında

    jenerik mi var" sorusunu Türk sinemasında film jeneriklerinin bir tarihçesini çıkartarak yanıtlama

    çabasının bir sonucudur. Jeneriğin varlığının en büyük kanıtı olan tarihselliği ve dönemsel olarak

    değişim geçirmiş olması bu çalışma boyunca tek tek ele alınan dönemler ile ifadesini bulur ve

    bu tarihçe, daha önce yapılmamış şekilde toparlanan verilere dayanarak, örnekler üzerinden

    oluşturulan yorumları ve sınıflandırmaları içerir. Türk film jenerikleri tarihsel süreç içinde

    değişim gösterir. Bu çalışmada ele alındığı şekliyle jeneriklerin belirli özelliklerine dayandırılarak

    özgül tarihsel dönemlere ayrılabilirliği, yok sayılan jeneriklerin tarihselliğine ve dolayısıyla varlığına

    işaret eder. Bu özellikler Türk film jeneriklerin üretim teknolojileri; üreticilerinin altyapısı ve alaylı-

    okullu ayrımı; jeneriğin

    fonksiyonu ve filme katkısı; jeneriğin formatı ve hareket unsuru, tipografi, ön plan arka plan ilişkisi

    ve ses unsurunun film jeneriğinin görsel yapısına katkısı; jenerik izleyici ve üreticilerinin

    hassasiyeti; jeneriğin, başta afiş olmak üzere sinemayla bağlantılı diğer grafik tasarım mecraları ile

    ilişkisi olmuştur. Bu çerçevede, teknolojik, ekonomik, siyasi ve toplumsal olaylara bağlı olarak değişen sektör koşullarına göre jeneriğin gelişimin göz önüne alarak oluşturulan dönemlerden ilki Türk sineması jenerikleri tipografik elemanların ön planda olduğu yazının krallığını ilan ettiği bir dönemin jenerikleridir. 1950'li yıllar jenerik alanında büyük adımların atılmadığı bir ara dönemken, 1960'lar ve 1970'lerde el becerisine, teknik yenilik, buluş ve deneylere dayalı jenerikler, 1980'lerde videonun etkisiyle üretilmiş ancak kıvranıştaki bir sinemanın jenerikleri, 1990'lar ve son yıllarda ise dijital teknoloji evreninin sınırsızlığı ile yaratılmış jenerikleri görürüz. Tez çalışmasında ele alınmış olan bu dönemler, tezin giriş bölümünde sorulan Türk film jenerikleri teknolojiye ve üretim koşullarına bağlı olarak nasıl bir değişimgöstermişlerdir; jeneriği tasarlayanların altyapılarına göre yaklaşım, süreç ve ürün farklılıkları nelerdir; jenerikler endüstrinin yapısı hakkında neler söyler; jeneriklerin filmin anlatısına, görsel dil ve içeriğine ne ölçüde katkısı bulunur soruları yanıtlanmaya çalışarak yapılan sınıflandırmalara da altyapı sağlamıştır. Aşağıda sırasıyla ele alınacağı şekilde Türk sinemasında teknolojik değişim, jeneriği

    de değiştirmiştir. Türk sinemasında jenerikler alaylı bir geleneğin ürünleri oldukları için grafik

    tasarım ve sinemanın imkânlarını ve ilkelerini tam olarak örtüştüremezler. Türk sinemasında

    jeneriğin görsel yapısı büyük ölçüde üreticilerinin altyapısı, teknoloji ve ekonomik

    koşullardan etkilenir. Jeneriğin formatındaki en belirleyici faktörler ise yabancı sinema

    örneklerindeki değişimler ve sektördür. Türk sinemasında jeneriklerin fonksiyonu açısından

    gelişmeler teknolojik ilerlemeler ve ortak bir jenerik anlayışının yerleşmesiyle 1950'li

    yıllardan itibaren endüstrinin şekillenmesi, rekabet koşullarının artması ve sinemacılarının

    kimliklerinin daha önemli hale gelmesiyle tam anlamıyla karşılığını bulmuştur. Türk film

    jeneriklerine dair izleyici ve üreticilerin estetik hassasiyeti ve farkındalığını etkileyen en önemli

    faktörler yabancı örnekler ve ekonomik güç olur. Türk sinemasında son yirmi yıllık dönem ve

    birkaç istisna dışında jenerik ve film afişi arasında tutarlı bir ilişki olduğundan bahsetmek

  • güçtür. Türk sinemasındaki sektörleşme girişimleri tasarımın sinemadaki varlığını daha da görünür

    kılmıştır. Türk film jenerikleri tarihi Türkiye'deki hareketligrafik tasarımın da tarihidir.

    4. 1 Türk Film Jeneriklerinin Üretim Teknolojileri

    Teknolojik değişim, Türk film jeneriklerini de değiştirmiştir. İlk yılların jenerikleri teknoloji

    olarak yurtdışında yakın imkânlara sahip bir sinemanın jenerikleridir ve yabancı örneklere yakın

    uygulamalar ve teknolojinin elverdiği ölçüde denemeler yapılmıştır. Bu yıllarda karton üzerine

    kaligrafi ve illüstrasyon yöntemi ile üretilmiş jenerikleri görürüz. 1950'ler, renkli filmlere

    geçilmesiyle teknoloji anlamında önemli bir aşamaya gelindiği bir dönemdir. Bu dönemde

    jenerikler kaligrafi ve plastik harf ağırlıklı olarak üretilirler. 1960 ve 1970'li yıllarda Türk

    sineması yurtdışındaki örneklere yetişemeyen teknolojisiyle, grafik tasarım ve reklâm

    dünyasındaki teknik ilerleme ve yurtdışı ile bağlantıyla orantılı gelişimin çok gerisinde kalır. Teknoloji

    ve çeşitli teknik denemeler sınırlı zaman ve bütçe ile sınırlanmıştır. Tipografik

    uygulamalarda şablon, rapido ve aktarma yazı teknikleri kullanılır. Tüm bu yıllara kadar olan

    dönemde 16mm ya da 35mm film üzerine çalışıldığı için farklı çözümler üretme gereği oluşur ve film

    teknolojisi ile grafik tasarımın üretim teknolojileri jeneriği etkisi altına alır.1980'lerde video ve

    bilgisayar teknolojisi jenerik alanını dirilttir. Dijital tipografi ile beraber giderek azalsa da, aktarma

    yazı tekniği kullanılmaya devam eder. 1980'lerde jeneriklerin tek tip gibi video-kurgu aletlerinin

    hazır şablonlarından çıktılarını görürüz. 1990'lar gelişen bilgisayar teknolojisi ile hareketli

    görüntü tasarımının televizyon, sinema ve reklâm dünyasında etkili olmaya başladığı

    yıllardır. 1990'lar jenerik anlamında dünya ve özellikle Hollywood sinemasında bir dönüm

    noktası olur. Bunun nedeni, yeni dijital teknolojilerin, tasarım bilincinin ve taze bir estetik

    anlayışın ortaya çıktığı öncü örneklerin ortaya çıkmasıdır. Bilgisayar teknolojisi ile afiş tasarımında

    fırça ve pistolenin yerini Adobe Photoshop programının efektlerine bırakması gibi benzer

    bir dijital uygulamaya geçişin sinemada ve neticesinde jeneriklerde de yaşandığını görürüz.

    Dijital ortamda jenerik, post-prodüksiyonun elektronik ortamda üretilen, neredeyse sonsuz olanaklı

    bir ünitesine dönüşür. Türk sineması bu teknolojiyi normal bir araç olarak kabul eder. Jenerikler

    günümüzde filmlerin post-prodüksiyon işlemlerini yapan şirketlerin görsel efekt işlemleri ile ilgilenen

    uzmanlar tarafından yaratılır.

    4. 2 Türk Film Jenerikleri Üreticilerinin Altyapısı ve Alaylı-Okullu Ayrımı

    Türk sinemasında jenerikler alaylı bir geleneğin ürünleri oldukları için grafik tasarım ve sinemanın

    imkânlarını ve ilkelerini tam olarak örtüştüremezler. Bu ilkeler kompozisyon, kurgu, ses,

    hareket, tipografi gibi unsurların ve ön plan arka plan ilişkisi, görsel ifadelerin doğru ve etkili

    kullanımlarını içerirler. Türk film jeneriklerinin üreticileri parça bütün ilişkisine tam hâkim

    olmayan sinemasal ya da tasarım ile alakalı okullu bir eğitimden geçmemiş yaratıcılardır.

    Teknik anlamda, deneyime dayalı bir donanımları olsa da jeneriğe özgü tipografi, hareket, kurgu,

  • ses, sinemasal ve grafik ifadeler konusunda bilgisiz olabildikleri gibi tam tersi de söz

    konusu olabilmektedir. İş bölümünde de ortak bir çalışma son döneme kadar

    görülmediğinden birbiriyle bütünleşmeyen ancak üst üste bindirilmiş parçaları tasarlayanlara

    jenerik tasarımcısı denir. Türk sinemasının ilk yıllarında jeneriklerde ve afişlerde o dönemin görsel sanat eğitimi veren kurumlarından mezun olanların ve döneme damgasını vurmuş tasarımcıların emekleri görülmez ancak Art Deco gibi akımların dönemin ünlü grafik tasarımcıları kadar jenerik üreten tasarımcıları da etkilediği fark edilir. 1950'lerin jenerikleri çoğunluğu alaylı kaligraf, ressam, karikatürist, illüstratör jenerikleridir. 1960 ve 1970'li yıllarda, sinema teknikleri anlamında yetkin uygulayıcılar fotoğrafçı, kameraman, kurgucular jenerik üretiminde daha ön planda olurken bilinçli tipografik tasarım ve uygulamalar geri planda kalmıştır. Filmlerde jenerik tasarımcıları jenerik içinde belirtilmeye ve karikatürist Yalçın Çetin, alaylı görülmeye başlanır. 1980'lerde jenerik tasarımını Refik Onubil gibi isimleri teknoloji kullanma bilgisine, hevesine ve yaratma becerisine sahip kameraman, teknik adam, kurgucu, görsel efektçi gibi kişiler üstlenir. Ancak bu çabalar hala acemilik ve kendi kendini yetiştirmişlik anlamında naiftir ve bilinçli grafik tasarım uygulamalarıyla yolları kesişmemiş girişimler olarak karşımıza çıkar. Nadir de olsa grafik tasarım eğitimi almış ya da güzel sanatlar mezunlarının bu alanda ürünler verdiklerini görürüz. 1990'lar ve günümüzde, jenerik ayrı bir tasarım alanı ve jenerik tasarlayan, sadece jenerik tasarımcısı olarak görülmez. Jenerik film yapımcılarının verdikleri görsel efekt ve post-prodüksiyon iş paketinin içindeki bir kalemdir. Dolayısıyla bu dönemin jenerik üreticileri genel olarak görsel efektçi olarak tanımlanır. Bu dönemde sinema ya da grafik tasarım eğitimi almış, okullu jenerik üreticilerinin fazlalaştıklarını görürüz. Ancak kullanılan teknolojinin ucuzlayarak ve kolaylaşarak yaygınlaşması ile amatör anlamda üretim gerçekleştiren, kendi filmi için jenerik yapan sinemacılara da rastlanır. Türk sineması, dönem dönem kaligrafi, stop-motion, illustrasyon anlamında ustalaşmış ve öne çıkan isimler bulunsa da jenerikte tipografi, arka plan,

    hareket, ses gibi unsurların birbirleriyle ilişkilerine ve parçaların bütünle ilişkisine hakim, kendine

    has tarza sahip jenerik yaratıcılarına (auteur) sahip değildir.Türk sinemasında film jeneriklerini farklı

    şekillerde sınıflandırmanın mümkünlüğü dönemsel, yapısal farklılıkların varlığına olduğu kadar daha

    da önemli şekilde tutarlı benzerlikler taşıyan çeşitli grupların varlığına da işaret eder. İlk sınıflandırma

    jenerik tasarımcılarının altyapılarına, tasarımcıların tipografik uygulama tekniklerine ve yine

    tasarımcıların kredilendirilmelerine yani bilinirliklerine göre mümkün olabilir. Zira tüm bu veriler

    ekonomi ve teknolojiye bağlı altyapı, üretim süreci, iş bölümü ve jeneriğe dair farkındalık hakkında

    bilgi barındırırlar:

    1940-50-60'lar; kaligraf, ressam, karikatürist, illüstratör jenerikleri / Kaligrafi ve plastik harf /

    Anonim tasarımcılar

    1960-70-80'ler; karikatürist, fotoğrafçı, kameraman, teknik adam, kurgucu jenerikleri / Şablon, rapido ve aktarma yazı / Anonim ve bilinen tasarımcılar 80-90'lar; teknik adam, grafik tasarımcı, görsel efektçi jenerikleri / Aktarma yazı, dijital harf / Anonim ve bilinen tasarımcılar 2000'ler; grafik tasarımcı, görsel efektçi ve amatör jenerikleri / Dijital harf / Bilinen tasarımcılar …

  • 4. 3 Türk Film Jeneriklerinin Formatı ve Hareket Unsuru, Tipografi, Ön Plan -

    Arka Plan İlişkisi ile Ses Unsurunun Film Jeneriğinin Görsel Yapısına Katkısı

    Türk sinemasında jeneriğin görsel yapısı büyük ölçüde üreticilerinin altyapısı, teknoloji ve

    ekonomik koşullardan etkilenir. Jeneriğin formatındaki en belirleyici faktörler ise yabancı

    sinema örneklerindeki değişimler ve sektördür. Türk sinemasının ilk film jeneriği

    örneklerinde açılış jeneriği formatı tercih edilmiş, filmin bitişini işaret eden son yazısı

    önemsenmiş ancak sonda başka bir bilgiye yer verilmemiştir. Son yazısının bu dönemde

    tercih edilmesinin nedeni sinemanın anlatım dilinin henüz bu kadar net bir anlaşılırlığının

    olmadığı ve oturmadığı bir dönemde, filmin sonunun geldiğinin anlaşılmıyor olması olabilir.

    İlk yılların film jeneriklerinde ortak özelikler olarak siyah fon, ressamlar tarafından yazılan

    beyaz yazı ile oyuncu isimleri ve oynadıkları karakterin aralarındaki noktaların kullanımı

    sayılabilir. Film jeneriklerinin basılı kitap içeriklerini andıran noktalı yapısı kitap tasarımından

    sinema için grafik tasarıma geçişte aktarılan bir karakter özelliği gibidir ve yurtdışındaki örneklerden

    etkilenildiğinin de bir kanıtıdır. Jenerikler hareketsiz, sabit görüntülerden oluşmakta ancak bu

    hareketsizliğin farkına varıp onu çeşitli yöntemlerle hareketlendirme çabası da görülmektedir.

    Bunlar arasında sahne arası geçişlerde belirme - kaybolma (fade in - fade out) ile yukarı doğru

    kayma efektleri sayılabilir. Tipografik elemanların ön planda olduğu ilk dönemin

    jeneriklerinde 1950'lere kadar hazır aktarma yazı (Letraset) olmadığı için jenerik yazılarının hep

    kartona elle yazıldığını, elle kolay yazılabilecek yazı karakterlerinin tercih edildiğini, filme

    uygunluğundan çok, kolaylığın önemsendiğini görürüz. Film jeneriklerinde kullanılan ses ve

    müzik; görsel elemanlar, hareket, zamanlama ve kurgu ile bir ilişki içinde değilken şarkı sözleri

    ya da müzik türü ile filmin içeriğine göndermede bulunulurken filmin tonu belirlenmiş

    dolayısıyla filme giriş anlamında katkı sağlanmış olur.

    1950'lerin jeneriklerinin formatı açılış jenerikleri ve en sonda yer alan son yazısıdır. Koyu arka plan ve beyaz yazı kullanılmaya devam eder. Bu dönemde görsel efekt denemeleri ve çok önemli olarak hareketsiz görüntüyü çeşitli yöntemler ile hareketli kılma çabası karşımıza çıkar. Bu durum yine geçişlerle ya da ilkel tekniklerle sağlanır. Tipografik uygulamada farklı yazı karakteri kullanmanın jenerikte kurulan hiyerarşiye büyük katkısı vardır. Arka planda sabit görüntü dışında hareketli film görüntüleri de sık sık karşımıza çıkar. Jeneriklerde müzik kullanımında yabancı filmlerden esinlenmenin ötesinde başka film için yazılan bir melodinin olduğu gibi kullanıldığını işitiriz. Müziğin jenerik için anlamı fonda olmanın ötesine geçmez. 1960 ve 1970'li yıllarda, açılış jeneriği ve son yazılı format hala geçerliliğini korurken görsel çeşitlenme dikkat çekicidir. Bu dönemdeki TRT filmlerinin jeneriklerinde daha resmi ve kurumsal bir yapı sezilir. Özellikle yazı gibi hareketsiz elemanları hareketlendirme çabası dikkat çekicidir. Ancak sıklıkla karşımıza çıkan teknik uygulama zayıflığı nedeniyle kullanılan yazı deforme olur. Tipografik uygulamalar bağlamında bu dönemde gelişen teknoloji ile çeşit çeşit hazır aktarma yazı kullanma olanağı vardır. Yazı karakterleri korku filmlerine, aşk filmlerinde temasına göre

    seçilir. Sadece metal hurufat teknolojisi için değil, hazır aktarma yazı, fotodizgi ya da foto-düzenleme

    dizgelerine yönelik tasarımların temel yaklaşımları çoğunlukla tektipleştiricidir. Tamamında bir

    şarkının seslendirildiği adeta müzik videosu gibi olan jeneriklerde ses ve müzik faktörü yine fon

    sağlamanın ötesinde grafik unsurlar ile örtüşmez.

    1980'lerde yabancı şirketler film piyasasına girdikten sonra bu firmalardan esinlenen yapımcılarımız filmlere son jeneriklerini eklerler. Filmin sonunda yer alan son yazısının dışında akar

  • jenerik ilk olarak bu dönemde karşımıza çıkar. Önceki dönemlerdeki jeneriklere kıyasla bu dönem jeneriklerde gelişen teknoloji ile beraber tipografik elemanların da hareketlendiği görülür. Bunun yöntemleri arasında asetat ve albüm yöntemleri gibi ilkel teknikler ve daha da gelişmiş film kullanılarak yapılan görsel efekt uygulamaları sayılabilir. 1980'lerde, TRT ve estetik anlamda duyarlı yönetmenlerin istisnai örnekleri dışında tipografik ön plan ve arka plan arasındaki

    ilişki hala çözülmüş değildir. Bu anlamda okunurluk problemleri, dengesiz

    kompozisyonlar, yazım hataları görülmeye devam eder. 1990'lardan sonra jeneriklerin filmle görsel

    ve içeriksel bağı daha fazla gelişir. Bu dönemde jeneriklerinde yapımcı ve sponsor firmaların,

    emeği geçen kurumların logoları açılış ve son jeneriklerinde yerlerini alır. Jenerikte yer verilmesi

    gereken bilgiler arttıkça son jeneriği sıkça ve uzun şekilde kullanılmaya başlanır. Teknolojinin ilerlediği

    ve bu teknolojiye hâkim insanların sayısının giderek arttığı bu dönemde bile hareket unsuru, yazı söz

    konusu olduğunda hep ikinci planda kalır. Bunun nedenleri arasında tipografi bilgisi az

    uygulamacıların yazı okunmaz endişesi ile risk almaması, zaman sınırlamaları ve jeneriğin fazla

    hareket ile filmin önüne geçmesi endişesi olabilir. Bu dönemde 1980'lerdeki tavrın ve koşulların

    devamı olarak aynı yazı karakteri, aynı punto, aynı kompozisyon hatta aynı görüntülerin

    kullanıldığı jenerikleri de görebiliriz. Bu, dijital teknolojinin aynılığın yeniden üretimi için

    kullanıldığı savını kuvvetlendiren bir yaklaşımdır. Ön planda kullanılan tipografi ve arka planda

    kullanılan görüntülerin film görüntüleri, canlandırma, grafik elemanlar gibi çeşitliği ve niteliğinin

    de giderek artığı bu dönemde ön ve arka plan ilişkisinde daha bilinçli çözümler dikkat çeker. Ses

    ve müzik unsuru ilk defa bu dönemde görüntü ile ritim, değişkenlik, atmosfer yaratımı anlamında

    uyumlu olmaya ve birlikte tasarlanmaya başlanır.

    Türk sinemasında film jeneriklerinin tutarlı benzerlikler taşıyan örnekleri ile yapılan ikinci sınıflandırma jeneriklerin uygulama farklılıkları ve grafik yapılarına dayandırılabilir. Ön plan - arka plan ilişkisi, tipografinin kullanımı, tipografik elemanlarla beraber kullanılmak üzere tercih edilen görsel elemanlar, hareket unsuru bu sınıflandırmayı belirler. Umut (Yılmaz Güney, 1970) filminde olduğu gibi boş zeminde, Çiçek Abbas (Sinan Çetin, 1982) filminde olduğu gibi hareketli görüntü üzerinde ve O Şimdi Mahkum (Abdullah Oğuz, 2005) filminde olduğu gibi canlandırma ya da hareketligrafik tasarım ile beraber kullanılan tipografik elemanlı jenerikler, Ava Giden Avlanır (Sami Güçlü, 1986) filminde olduğu gibi fotoğrafla beraber illüstrasyonların kullanıldığı kolaj tekniği ile üretilmiş jenerikler , Acele Koca Aranıyor (Muzaffer Arslan, 1975) filminde olduğu gibi stop-motion canlandırmalı jenerikler, Düğün Gecesi (Osman F. Seden, 1966) filminde olduğu gibi hareket kazandırılan durağan görüntülü jenerikler bu sınıflandırmada yer alabilir. Jenerik, estetik ve sembolik bir ifade olmanın yanı sıra ticari ve sektöre bağlı zorunlulukları olan bir mecradır. Türk sinemasında jeneriğin geçirdiği içerik, biçim ve format değişimleri (açılış jenerikleri, 1980'lerden itibaren akar ve kalabalık künyeli jenerikler , 1990'lı yıllara kadar son yazısının varlığı, 2000'li yıllarda kaybolan açılış jenerikleri ve sonda yer alan jenerik, vb.) kesinlikle sektör ve anlayıştaki değişimin yansımasıdır. Konvansiyonlar, zorunluluklar, haklar ve estetik kaygılar değişir. Adalet, yasa, haklar ve paranın etkisi ile oluşan piyasa ilkeleri, estetik ilkeleri belirler. Eser sahibi ve hakları konusu Amerika'da olduğu gibi kontrollü bir düzenleme ile son yıllarda yapılandırıldığından Türk film jeneriklerinin genelinde neyin kredilendirildiği konusunda tutarsızlıklar , yazım hataları ve hiyerarşide bozukluklar karşımıza çıkar.Film jenerikleri ve afişlerindeki hiyerarşinin ve kredilendirilen unvanların önemini İllüstrasyonlar, fotoğraf yaygın şekilde kullanılmaya başlandıktan sonra bile, gerçeküstü etkileri nedeniyle tercih edilmeye devam edilirler. John Berger (1972)'in altını çizdiği bir nokta fotoğrafın seyircide kolay özdeşlik

  • kurabileceği bir etki bırakırken illüstrasyonun gerçeküstü, idealize, abartılı bir etki sağlamasıdır. Belki de bu, bazı afiş ve lobi kartlarında da görüldüğü gibi aynı konu ve imgenin hem fotoğraf hem de illüstrasyonunun bir düzlem üzerinde kullanılmasını illüstrasyonların kullanıldığı kolaj tekniği ile üretilmiş jenerikleri açıklar. Jeneriklerde listelenen unvanların artması ve filme katkı ya da fotoğrafla beraber sağlayan kuruluşların ve sponsorların belirtilmesi özellikle 1980-1990 arası dönemde Türk sinemasına sponsorluk kavramı ve sinemaya katkı sağlayan kurumların artmasıyla görülür. sektörünü ilgilendiren 5846 Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda sinemayı tek başına bir sektör olarak ele alan şekilde ciddi değişiklikler yapar. yapısını anlamak adına önemlidir. Kimi zaman kadro listesinde soyadı bulunmayan şahıslara da rastlanır. Örneğin gayrimüslim set çalışanları tam adlarıyla yazılmaz. Bu durum Sekmeç (2006)'e göre azınlık olmanın bir sonucu olabilir. 2004 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü, sinema Emek verenler listesinde ne yazıldığından çok, neyin yazılmayıp dışarıda bırakıldığı da sektörün koruyan ve belirli kanunlarla sınırları çizilmiş bir husus olduğu ve estetiğin bu koşullardan etkilendiği söylenebilse de Türk sinemasında insanlar arasındaki

    duygusal bağlar ve çıkar ilişkilerinin neyin kredilendirileceği ya da hiyerarşinin nasıl

    olacağına dair verilen kararlar üzerinde son yıllara kadar etkili olduğu ortadadır.

    Ekonomik yatırımın bu alanın gelişimine etkisi büyüktür ve jeneriklerde bu şekilde bir

    yaklaşım sektörleşememenin sonucudur. Türk sineması jeneriklerinde farklı teknik denemelere ya da sıra dışı ifade şekillerine

    rastlamak mümkündür ve bu jeneriğin bir tasarım nesnesi olarak filme görsel bir

    katkı sağladığının ve onu zenginleştirdiğinin düşünüldüğünün bir kanıtıdır. Türk

    sinemasının jeneriğinden önce, hâlâ kendi içinde biçim, kompozisyon, renk, ışık,

    kadraj problemleri yaşarken, "jeneriği tasarlamak" diye bir kavramın oluşması ve

    uygulanması için daha zamana ihtiyaç olduğu düşünülse de son yıllarda gelişen

    teknoloji sayesinde zaman ve maddi kayıp riskinin azalması, film bütçelerinin

    sponsor ve maddi destek ile denemelere girişilebilmesine izin vermesi, yabancı

    örneklere özenme, farklılaşma isteği ve cesareti ile filmi renklendirme çabası, filmi

    bütünsel olarak görebilme vizyonu ve farkındalık sayesinde bilinçli üretildiği

    hissedilen tipografi, hareket, sesle uyum, filmin içeriğiyle örtüşme konusunda

    özellikle ticari filmler olan avantür filmler, melodram ve komedilerde özel ve özgün

    denebilecek örneklere rastlanmaktadır. Jeneriklerde en yaratıcı örneklerin ortaya

    çıktıkları dönemler 1960 ve 70'ler ve 2000'li yıllar gibi üretimin en fazla olduğu ve

    seyircinin arttığı dönemlerdir.

    4. 4 Türk Film Jeneriklerinin Fonksiyonu ve Filme Katkısı

    Türk sinemasında jeneriklerin fonksiyonu (bir filmin açılışında seyirciyi filmin

    dünyasına konumlandırma ve bunu yaparken filme emeği geçenlerin hakkını verme)

    açısından gelişmeler teknolojik ilerlemeler ve ortak bir jenerik anlayışının

    yerleşmesiyle tam anlamıyla karşılığını bulmuştur. Bu anlayış ise 1950'li yıllardan

    itibaren endüstrinin şekillenmesi, rekabet koşullarının artması ve sinemacılarının

  • kimliklerinin daha önemli hale gelmesiyle yeni bir evreye girerek bugünkü şekline

    bürünmeye başlamıştır.

    Türk sinemasının ilk yıllarında jenerik, vakitsizlik, teknik ve maddi yetersizlik, filmin

    yapısı içinde jeneriği çok önemsememe ve bilgisizlik nedenleriyle bir kitabın basım

    bilgisi, içindekiler bölümü ve kitap bitimindeki son yazısına benzer bir biçimde biraz

    da kuru bir ifadeyle ambalaj görevi görmüş ve jeneriğin filmin atmosferine hazırlayış

    fonksiyonu açısından zayıf kalmıştır. 1950'ler döneminde sektörde farklı şirketlerin varlık göstermesi ve rekabetin artması

    film şirketi logolarının ve yönetmen isimlerinin vurgulanmaları yolu ile jeneriklere

    yansır. Jeneriğin en önemli fonksiyonu bu rekabet ortamında filmin kime ait

    olduğunu belirtmesi olur. 1960 ve 1970'li yıllarda da, ticari kazanç açısından kuvvetli

    avantür, melodram ve fantastik filmlerin jeneriklerinde özenli bir yapı, farklılık arayışı

    ve estetik bir hassasiyet ve filme hazırlama çabası görülür. 1980'lerde sıklıkla belirmeye başlayan son jeneriği ile filme katkıda bulunanların

    jenerikteki varlığı artar. Genelde hareketli görüntü üzerine bindirilen yazıların

    kullanıldığı açılış jeneriklerinin fonksiyonu bu görüntülerle filmin konusuna dair bilgi

    vererek seyirciyi filme hazırlamaktır. Bu dönemde artan video filmler nedeni ile

    filmlerin başına video dağıtımcılarının logolarının eklendiği gözlenir.

    1990'lar ve günümüzde, yapım imkânları artıp, sinema profesyonelleştikçe jenerik

    bir isim listesi olmaktan çıkıp kendine özgü bir yaşam alanı kazanır. Bu filme

    seyirciyi hazırlama, filmin içeriğine ve görsel bütünlüğüne katkı sağlama

    fonksiyonlarından çok başlı başına bir yaratım alanı olmak anlamına da gelir. Böyle

    bir anlayışla filme ve türe uygun jenerik, animasyonlu jenerik denemeleri yapılır.

    Türk sinemasında film jeneriklerinin tutarlı benzerlikler taşıyan örnekleri ile yapılan

    üçüncü sınıflandırma filmlerin türleri ile ilişkili olarak sembolik ifadeleriyle ve grafik

    anlatımlarıyla alakalı oluşturulabilir. Bu çerçevede milli kahramanlık öyküleri,

    komediler, edebi aşk öyküleri, müzikallere has jenerik yapılarından söz edilebilir. Bir

    Millet Uyanıyor (Muhsin Ertuğrul, 1932) filminde olduğu gibi ay-yıldızlı jenerikler,

    Vurun Kahpeye (Lütfi Ö. Akad, 1949) filminde olduğu gibi roman sayfaları jenerikleri,

    Nöri Kantar Ailesi (Ertem Göreç, 1975) filminde olduğu gibi albüm jenerikler, İnleyen

    Nağmeler (Safa Önal, 1969) filminde olduğu gibi çiçekli, özellikle güllü jenerikler,

    Aşktan da Üstün (Atıf Yılmaz, 1970) filminde olduğu gibi müzik videosu jenerikleri,

    Kırık Plak (Osman Seden, 1959) filminin jeneriğinde de görüldüğü gibi "büyük yıldız"

    gibi ibarelerle altı çizilen yıldız imgesine sahip jenerikler bu sınıflandırmanın içinde

    sayılabilir.

    Bu tez çalışmasında ele alınan jeneriklerin en büyük ortak noktaları (bir kısmı çok

  • yıpranmış olsa da) hâlâ kaybolmadan izlenebilir durumda olmalarıdır. Televizyon

    kanallarında karşımıza çıkan eski Türk filmlerinin bir kısmında filmlerin üzerinde zaten jenerikleri

    olmadıkları için yok sayıldıklarını ya da var olan jeneriklerin hızlı

    akıtıldıklarını, kesilip gösterilmediklerini, bazen de yenilendiklerini ve

    değiştirildiklerini görürüz. Bunun nedenlerinden biri yayın akışı içinde reklâm zamanı

    kazanma arzusu olabilir. Ancak yok sayılan ya da yenilenen jeneriklerin orijinalleri

    incelendiklerinde bu jeneriklerin genelde özensiz olarak tabir edilebilecek filme

    içeriksel ya da biçimsel bir katkı sağlamayan jenerikler oldukları söylenebilir. Zira

    buna zıt olarak özenilmiş ve açık bir niyetle tasarlanmış jeneriklerin her ne durumda

    olursa olsun değiştirilmeden gösterilmeleri söz konusudur. Burada ifade etmeye

    çalıştığım televizyon kanallarının yayın politikaları değil, jenerikle ilgili alınan bu tip

    kararların jeneriğin izleyiciyle buluşmasında gösterdiği başarının ölçülebilir bir kanıtı

    olabileceğidir. Var olan jeneriğin yok sayılmamasının nedeni, jeneriğin filmle ve

    seyirci ile kurabildiği ilişkiyle alakalı olduğu söylenebilir.

    Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde, ister filmle sıkı şekilde ilişki kurarak filmin anlatı

    dünyasının içine girsin, ister bu dünyadan kendini net şekilde ayırsın; film jenerikleri,

    örnekleriyle de açıklandığı gibi, filme dair farklı şekillerde bilgiler verip

    göndermelerde bulunmanın yanı sıra Türk sinemasının koşullarını yansıtarak,

    filmden ne bekleyebileceğimizi ifade edip, seyirciyi filme hazırlarlar. Bu sayede filmin

    tanıtımına ya da anlatısına gerek ilgi çekerek, gerek merak uyandırarak katkı

    sağlamanın ötesinde samimi bir iletişim aracı olurlar. Türk sinemasında film

    jenerikleri kendini açık eder (self-reflexive) ve bu anlamda da samimidirler.

    Jeneriklere bakarak sektöre dair bilgiler edinmemiz, film üretim sürecindeki ilişkileri

    çözmemiz, üretim koşullarını anlamamız mümkündür. Filmin künyesini vererek filme

    giriş sağlama fonksiyonu ve çok geniş bir ifade yelpazesine sahip olan jenerik içeriği

    ve biçimi ile farklı tanımlamalara açıktır. Pek çok tasarımcının hareketligrafik

    tasarımın en saf ifadesi olarak yaklaştığı film jenerikleri, gerçek film görüntüleri (live-

    action photography) üzerinde yazı

    kullanılmadığında bir hareketligrafik tasarım alanı olarak tanımlanmayabilir . Türk

    sinemasında jeneriğin tanımını oluşturmak üzere yöneltilen, "film jenerikleri filmin

    içeriğinin mi yoksa filme emeği geçenlerin yani künyesinin mi temsilidir" sorusunu

    yanıtlarken, filme oyunculuk ve içerik anlamda katkı sağlayan ekip ile teknik ekibin

    farklı yaklaşımlarını görürüz. Teknik ekip jeneriği hakları ve emeklerinin bir tezahürü

    olarak görürken diğerleri jeneriği filmin önsözü, girişi olarak tanımlar. Bu tip

    tanımlamalar film jeneriklerini bizzat yapanlar için de çeşitlenir.

    dışında başka hiç bir grafik eleman Hollywood filmlerinin jenerik tasarımcısı Garson Yu (2008)'ya göre bu tartışılabilecek bir konudur. Bir

  • diğer jenerik tasarımcısı Cem Gül (2008), Türkiye'de jeneriğin bir tasarım ürünü gibi ele alınmayıp, kurgu işi gibi görüldüğünden ve bu nedenle reklâm ajansları ya da tasarım ofisleri tarafından yapılmayıp filmin veya dizinin post-prodüksiyonunun yapıldığı şirketlerdeki maaşlı elemanlar veya serbest tasarımcı-animatörler tarafından yapıldıklarından bahseder. 4. 5 Türk Sineması Jeneriklerinde İzleyici ve Üretici Hassasiyeti

    Türk film jeneriklerine dair izleyici ve üreticilerin estetik hassasiyeti ve farkındalığını

    etkileyen en önemli faktörler yabancı örnekler ve ekonomik güç olur. Zira toplumsal

    olaylar, popüler kültür, sektörün koşulları, eğitim ve teknoloji her ne kadar bir

    hassasiyetin oluşmasını sağlasa ve bunun üretime dönüşmesinin koşullarını yaratsa

    da öykünme, imrenme ve benzemeyi gerçekleştirmek için maddi imkânların

    bulunması en büyük itici güç olur. İlk yılların film jeneriklerinde sıklıkla görülen ay-yıldız sembollerinden ve jeneriklerde

    yer verilen yazılı ifadelerden, milli-devlet kimliğinin kurulmaya başlandığı dönemde

    sinemanın milli duyguları körükleyen ve milli değerlere sahip çıkan bir yapısı olduğu

    sonucunu çıkartılabilir. Kredilendirilenler, künyede yer alan unvanlar yıllar ilerledikçe

    fazlalaşmış, özellikle de müzisyenlere vurgu yapılmıştır. Bu sayede Türk

    sinemasının ilk yıllarında müzikli bir eğlence şekli olarak algılandığı anlaşılmaktadır.

    Türk sinemasında yerli kaynaklardan, folklorik öğelerden hareket eden veya

    yararlanan filmlerin çekilmeye ve konuya uygun biçim arayışlarına başlanan

    1950'lerde, bunun jeneriklerdeki yansıması yazı karakteri tercihlerinde ve sembolik

    ifade gücü yüksek motiflerin kullanılmasında görülür. 1950'lerin Türk sineması film

    jeneriklerde özellikle müzik ve müzisyenlere yapılan vurgu dikkat çekerken

    izleyicilerin filmle kurdukları ilişki bağlamında müziğin önemini vurgular. Yabancı

    filmlerin esin kaynağı olmaya devam ettiği bu dönemin jeneriklerinde yabancı

    kökenli ar direktör, dekoratör gibi farklı unvanlar da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda,

    Fransız etkisi ile yönetmen jeneriklerde reji ya da rejisör olarak yer alır.

    Ulusal tek kanal TRT'nin etkisinin büyüdüğü 1960 ve 1970'li yıllarda, ele alınan

    jeneriklerin seyircileri için film beğenisi kıstası filmin oyuncuları, içeriği ve konuları

    olurken, filmlerin teknik ve estetik özellikleri ve salonların teknik düzeyi ve konforu

    ikinci planda kalır. Yıldızların imgeleri ile seyirci üzerinde etkileri ortadadır ve star

    sistemi jeneriklere ağırlığını koyar. Jenerikte star sistemi nedeniyle ortaya

    çıkabilecek hiyerarşi problemini çözmek üzere "ve" gibi ifadelere ve Düğün Gecesi

    (Osman Seden, 1966)'nde olduğu gibi tasarımda farklı, yaratıcı çözümlere rastlarız.

    Yüz sekseni aşkın filmin yönetmeni Ülkü Erakalın (2006) "sanatçıları ben seçtiğim

    için jeneriği başkasına bırakmam" diyerek jenerikte oluşturduğu hiyerarşi hakkında

    çok ünlü kişileri oynattığı için "ve", "gururla sunar", "iftiharla sunar" gibi ifadeler

  • kullandığından, oyuncu kadrosu güçlü olduğu zaman Türkan Şoray, Filiz Akın gibi

    yıldızların beraber oynadıkları Günahkâr Kadın (1966) filminde olduğu gibi iki afiş

    yaparak hiyerarşi problemini çözdüğünden, Hepimiz Kardeşiz (1964) filminin

    jeneriğinde ekranı ikiye bölerken Dudaktan Kalbe'nin (1965) jeneriğinde bir yazı

    yukarıdan aşağıya indiği anda diğer bir yazıyı aşağıdan yukarıya doğru çıkartarak

    hiyerarşi problemini çözdüğünden ve bu konuda Avrupa filmlerinin jeneriklerine

    baktığından bahseder.

    Bu dönemde sinemadaki örgütlenme, hızlı ve ardı ardına üretime bağlanabilecek bir

    nedenden dolayı kendisini detaylı ekip kredilendirmesi anlamında jeneriklerde

    hissettirmez. TRT filmlerinin jenerikleri ise sinema jeneriklerinden çok daha uzun,

    farklı unvanlar içeren ve detaylı kredilendirmeye sahiptir. Bunu 1970'li yıllarda TRT

    televizyonun kurumsal yapısının sinema sektörünün yapısından daha kurallı ve

    sistemli olması ile de açıklayabiliriz. Film jeneriklerinde de kullanılan unvanlar bu

    dönemde önemli değişimler gösterirler. Azalan Fransız sineması etkisi ile "Reji", "film

    amili ve direktörü", "rejisör" gibi unvanların kullanımları 1965 sonrası azalarak

    'yönetmen'e dönüşür. Jeneriği üretenler, sinemacıların pek çoğu gibi işlerine teknik

    ve filmin bütçesi açısından bakarlar. Jeneriklerin dostluk ve komşuluk çerçevesinde

    yapılanı, para kazanılmayan bir iştir ve profesyonelleşmemiş bir çalışma ortamıdır.

    Fazla sıradan veya hatalı, kimi zaman birbirini tekrar eden, aksayan jeneriklerin

    nedeni teknik donanımsızlık, bütçenin yeterli olmaması, yurtdışından fazlaca

    beslenememe sonucunda içe dönüş ve umursamazlık olabilir. Oysaki bu dönemin

    grafik tasarımcıları yurt dışındaki sergilere, yarışmalara katılmakta, beğeni

    toplamaktadır. Buna rağmen jenerik üretimi anlamında çok titiz çalışanlar ve şaşırtıcı

    oranda heyecan verici buluşlar içeren örneklere de bulunur. Özellikle TRT filmleri

    jeneriklerinde teknik denemelerle karşılaşırız.

    1970 ve 1980'lerde karikatür dergileri ve Oğuz-Tekin Aral, Bedri Koraman gibi

    karikatüristler popüler iken karikatüristik illüstrasyonlar izleyiciyi filmin komik içeriği

    konusunda ikna etmekte başarılıdırlar. Komedyenin kimliğini, fiziğini ve rol yapma

    stili film afişlerinin ve jeneriklerin stilini belirler. Filmlerin kolektif yapısı bu mecralara

    da yansır.

    İzleyicileri bir hayli fazla olan yabancı televizyon dizileri ve filmlerinin de etkisiyle

    özellikle görsel efektlerin kullanıldığı reklâmlarda artış gözlenen 1980'lerde film

    jeneriklerinde de nadir de olsa uygulamasına özenilmiş farklı görsel efektlere

    rastlarız. Film jeneriklerinde, jenerik tasarımını yapan kişiler ve firmaların belirtildiği

    de görülür. 1990'ların başında ise genel sinema izleyicisi sinemayla bağları

    güçlenen, popüler kültürün etkisi altındaki ekonomik düzeyi yüksek genç bir kitledir.

  • Bu dönemde, Türkiye'de yurtdışı kaynaklı tasarım ve tasarımcılar hakkındaki

    farkındalık artmıştır. Filmin konusunun yanı sıra teknik ve estetik düzeyi, dekoru,

    kostümü, ışığı, müziği, görsel efekti, kurgusunu önemseyen ve hatta sinema salonunun bile çağdaş standartları olan teknik altyapı ve konforunu dikkate alıp

    bunların farkında olan bu seyirci kitlesini tatmin edebilecek düzeyde jenerikler

    görülmeye başlanır. Grafik tasarım elemanlarını ön plana çıkartan aynı zamanda

    ses ve görüntünün ilişkisini önemseyen müzik videoları ve bu videoların yayınlandığı

    müzik kanallarının artmasıyla ses ve görüntüyü uyumlu şekilde birleştiren ifade

    biçimlerinin görünürlüğü ve bunlar hakkında farkındalık artmış olur. Ses ve

    görüntünün uyumu ve grafik elemanlarla birlikteliğini benimseyen ve bundan zevk

    alan genç kitle büyümeye başlar. Özel televizyon kanallarında yer alan dizi filmlerin

    nicelik ve nitelik olarak gelişimi de bu alanda jenerik tasarımının görünürlüğünü ve

    önemini arttırır. Sinema jeneriklerini tasarlayanlar ile televizyon için jenerik çalışması

    yapanlar genelde aynı isimlerdir. Yapım sırası ve sonrasında sinema ve

    televizyonun aynı altyapı ve ekiple çalışması bu ilişkiyi kuvvetlendirir. İki ayrı mecra

    için üretilen tasarım çözümlerinde format ve yaklaşım farklılıkları olsa da bu durum

    estetik yaklaşımı benzer kılar. Türkiye'de üniversite seviyesinde bir animasyon

    bölümü açılması ve jeneriklerin filmin önemsenen bir parçası olarak pek çok teknik

    özellikle beraber ödüllendirilmesi girişimleri üreticiler anlamında belirli bir eğitimli

    hassasiyetin oluşturulması açısından büyük önem taşır. Üretenler açısından,

    bugünün teknolojisi artık filmin montajının, hatta ses düzenlemesinin bile evde

    yapılmasına imkân tanıdığından, jeneriklerde de yazıların bilgisayarda yazılıp

    sadece mekanik ve teknik bir iş olan aktarım işi için laboratuara gönderilen bir üretim

    olur. Bu pek çok açıdan özgürleştirici bir etkiye sahip olsa da eğitim ve bilinçle

    sağlanan ve teknolojik ilerleme ile sağlamlaşma yoluna giden jeneriklerin yeniden

    amatörleşmesi tehlikesini de doğurur. Zira jenerik uygulamasını yapanların teknik

    bilgisi kadar sinema ve grafik tasarım bilgisi de önemlidir. Türk sinemasının dışa

    açılma çabası jeneriklerde kendini Türkçe ve İngilizcenin beraber kullanıldığı

    uygulama ile gösterir. Ulusal ve uluslararası yarışma ve festivallerde boy gösteren,

    ödül alan hatta yurtdışında vizyona giren Türk filmlerinden bazıları yurtdışı ve içi için

    ayrı jenerikler kullanırken bazıları çift dili aynı anda kullanan jeneriklerle pazarını

    büyütmeyi dener.

    Türk sinemasında film jeneriklerinin tutarlı benzerlikler taşıyan örnekleri ile yapılan

    son sınıflandırma Türk sineması seyircisinin niteliklerine bağlı olarak oluşturulabilir.

    Özellikle melodramlar ve avantür filmlerde Keşanlı Ali Destanı (Atıf Yılmaz, 1964)

    filminde olduğu gibi kendini açık eden, yapaylığını, hayal dünyasından olduğunu belli

    eden, sessiz kalmayan jenerikler göze çarpar. Bu dönemdeki seyirci profili ve

  • alışkanlıkları ile ilişkilendirilebilecek şekilde Tövbekâr (Ertem Göreç, 1977) filminde

    olduğu gibi bol yazı kullanmak yerine imajla desteklenen, yazıda var olanı imajla da

    anlatan jeneriklere sıklıkla rastlanır. Buna karşın sanat filmleri ve toplumsal gerçekçi

    filmler olarak adlandırılan, günümüze kadar Türk sineması bağlamında örnekleriyle

    işlediğimiz bir grupta Uzak (Nuri Bilge Ceylan, 2002) filminde olduğu gibi sessiz,

    anonim ve sıradan duran, filmin ve gerçekliğinin önüne geçmeyen sade jenerikler

    görülür.

    4. 6 Jeneriğin, Sinemayla Bağlantılı Diğer Grafik Tasarım Mecraları ile İlişkisi

    Türk sinemasında son yirmi yıllık dönem ve birkaç istisna dışında jenerik ve film afişi

    arasında tutarlı bir ilişki olduğundan bahsetmek güçtür. Türk sinemasının ilk

    yıllarında sektördeki işbölümünde birbirinden ayrı birimlerin arasındaki bağın zayıf

    olduğunu, filmin yapım ve promosyon safhalarının henüz birlikte algılanmadığını ya

    da ele alınmadığını söylemek mümkündür. Jenerikler ve yine sinema ile bağlantılı

    tasarım mecrası olan afişler arasında niyetle oluşturulmuş bir bağ ve tutarlılık

    görülmemektedir. Bu yıllarda ve 1950'lerde sinema ve grafik tasarımın yolları bilinçli

    şekilde henüz tam olarak kesişmemiştir. 1960 ve 1970'li yılların film afişlerinde az da

    olsa jenerikle bağlantılı örneklere rastlamak mümkündür. Ancak bunların çok bilinçli

    bir tercih sonucu tutarlı bir bütünsellik oluşturduklarını söylememiz ve o döneme has

    bir tutum olarak dile getirmemiz güçtür. Bunun nedeni olarak yaratıcılarının farklı

    kişiler olması, farklı amaçlar taşıyan, ayrı mecralar olarak görülmeleri dolayısıyla

    önemsenme farklılıkları, sürecin farklı kademelerinde üretilmeleri sayılabilir.

    Promosyon, pazarlamanın içinde olan yapımcı ve salon sahibi için büyük önem

    taşıdığından Türk sinema tarihinde uzun yıllar film afişleri jenerikten farklı olarak

    daha çok üzerine düşülen bir mecra olur

    21

    ve öncelikli olarak yapımcı, salon sahibi,

    filmin yıldızları, yönetmenler ve izleyicinin kompozisyonun kurulması (fotoğrafların

    seçimi, isimlerin büyüklüğü, vs) konusunda öngörülen beklentileri doğrultusunda

    22 tasarlanır . Yıldız imgesine odaklı filmlerin jenerik ve afişlerinde hiyerarşik olarak

    başrolde bulunanlar elbette vurgulanmıştır. Ancak jeneriklerde, afişteki kadar kuvvetli

    ve doğrudan bir yıldız vurgusundan bahsetmek zordur. Jeneriklerde yapımcı ve

    21

    Film jeneriği, film afişi gibi, filmle alakalı medya planlaması, halkla ilişkiler ve reklâm uygulamalarına

    mı dâhildir yoksa filmin bir parçası mıdır sorusuna Key Art ödül kategorileri bir açılım

    sağlayabilir: Uluslararası platformda, tasarım ve sinemanın buluştuğu noktaları ödüllendiren ve The Hollywood

  • Reporter sponsorluğunda her sene düzenlenen Key Art ödüllerinin temelinde olan key art (anahtar sanat) ifadesinin tanımı, yarışma duyurusunda filmin pazarlama kampanyasının üzerine inşa edildiği tek ve ikonografik imge olarak yapılır. Bu ödüllerin kategorilerine en iyi film afişi ve fragmanı gibi dallar dâhilken, ödül kategorisinde jenerik bulunmaz. Jeneriğin bu ödüllerde yer almamasının nedeni filmin dışında ve ayrı, promosyon amaçlı tasarlanan bir mecra olmak yerine ya da olmaktan çok filmin bir parçası olarak algılanmasındandır. 22 tasarım süreciyle doğrudan ilgilenirler. Bazen yönetmenler, salon sahipleri, yıldızlar afiş tasarımı ile

    ilgili tasarımcının kim olacağı, matbaa, tasarımın kendisinin nasıl olacağı gibi detayları imzalanan kontrata madde olarak ekletirler. Hulki Saner, Metin Erksan, Muzaffer Arslan, Nevzat Keser, Atıf Yılmaz gibi bazı yönetmenler afiş yönetmenleri yıldızlaştıran örneklerden bahsetmek mümkün olabilir. 1980'lerin film

    jenerikleri hızlı ve düşük maliyetli üretim endişesi ile estetik hassasiyetlerin bir kenara

    bırakıldığı fonksiyonel anlamda jeneriğin neredeyse bir lüks gibi algılanıldığını

    hissettiren bir dönemin ürünleridir. Jeneriğin bir önceki döneme kıyasla daha az

    önemsenip afişin tekrar öne çıktığını söyleyebiliriz. Filmlerin yoğunlukla video

    formatında izlendiği bu dönemde videokasetlerinin kapakları ayrı bir grafik tasarım

    mecrası olur. Bu kapaklar genelde film afişinin dağıtımcı logosu ile bir araya

    getirildiği ve film jeneriği ile alakası olmayan tasarım çözümlerine sahiptir. İstisnalar

    dışında sinemanın bilinçli bir grafik tasarım uygulaması ile yollarının kesiştiğini

    söylemek güçtür. Ancak bu dönemde reklâm sektöründe tasarım ile kazanılan ivme

    yavaşça kendini hissettirir ve umut vaat eder. 1990'lardan günümüze kadar dijital

    teknolojinin hızla gelişip yaygınlaşması, grafik tasarım ve sinemanın eğitim ve üretim

    sürecinde paylaşımının artması, sektördeki hareketlenme ile yurtdışına tekrar

    yönelme ve oradan beslenme hissedilir ölçüde jeneriklerde gelişime katkı

    sağlamanın yanı sıra sinemanın tasarımla buluştuğu pek çok noktaya da artı bir

    değer katar. Genel olarak jenerik ve sinema afişlerinde benzerlik, uyum ve belli bir

    imaj çalışması kaygısı hissedilir.

    Film jenerikleri ve afişleri tanımları gereği filmin en temel fikir ya da duygusuna

    dayandırılan ve belirli bir bilgiyi aktarmak ve bunu yaparken hiyerarşi kurallarına

    uymak gibi zorunlulukları olan mecralardır. Tasarım yoluyla filme dair kurulan

    hiyerarşik düzen, dönemin grafik dili, kullanılan tipografik tekniklerin birbirleriyle genel

    olarak uyumlu oldukları yönlerdir. Uyumsuzlukları durumunda, parça bütün ilişkisinin

    zayıflığı yanlış izlenim ve karışık mesajlar nedeniyle hayal kırıklığı, görsel anlayıştaki

    tutarsızlık nedeniyle filmi üretenler adına ciddiyetsiz bir hava oluşabilir. Farklılıklarına

    rağmen aynı film tecrübesinin uzantıları olan bu mecraların bu tecrübeyi yaşayan

    izleyicide ortak bir estetik duyarlılığı uyandırabilecek bir görsel anlayışa sahip olması

  • o tecrübenin bütünlüğü ve etkisi açısından önemlidir. Sağlam bir kurumsal kimlik için

    önce tutarlı bir kurumsal kişilik gerekir. Dolayısıyla da film sektörünün gelişimine

    paralel olarak film afişleri ve jenerikleri tutarlı bir bütünlüğe sahip olmaya başlar. Son

    yıllarda Türk sinemasında sektörleşmenin etkisiyle, film jenerik ve afişleri iletişim

    anlayışındaki değişim ve kurumsal kimlik gibi kavramların oturmasıyla, dil

    bütünlüğüne doğru ivme kazanırlar. Bu sektörleşmenin başka önemli bir göstergesi

    de film tecrübesinin birbirinden ayrı parçalarının hangi aşamada olursa olsun

    profesyonelce uyumlu hale getirilmesiyle amatör havadan çıkartılmasıdır.

    Günümüzde bu durum fikir bütünlüğüne dayanan uyumlu görsel elemanlara sahip

    film jenerikleri, film afişleriyle olduğu kadar, fragmanlar, DVD'ler, filmlerin web siteleri,

    promosyon ürünleri, filmlerle alakalı reklam kampanyaları, vb. ile sağlanmakta film

    için kuvvetli bir kimlik oluşturulmaktadır. Ayrıca her iki mecrada da büyük ölçüde

    tasarımcı bilinirliği artmış ve önemsenmeye başlanmıştır. Afişlerin kime yaptırıldığı

    ve nasıl olması gerektiği bir tanıtım ve pazarlama malzemesi olarak da ele alınır. Bu

    şekilde tasarımcıya ve tasarıma dikkat çekilmiş ve belirli bir hassasiyet yaratılmış

    olur. Tüm bu gelişmeler tasarım ve sinema ilişkisi açısından umut vericidir. Türk sinemasındaki sektörleşme girişimleri tasarımın sinemadaki varlığını daha da

    görünür kılmıştır. Özellikle ticari filmlerin jenerikleri mecra olarak belirgin hale geldiği

    gibi, anonimliği ortadan kalkan tasarımcı jenerikte yerini alır. Jenerikler çoğunlukla

    anonim, birbirinden farksız, kimliksiz tasarımlar olmaktan daha fazla kendine has,

    farklı ve bir kimliğe sahip tasarımlara doğru gelişirler (Şekil 3.111). Ancak buna en

    büyük katkıyı sağlayan unsurlar yayınlar, talep oluşturacak pazar, yapılanları

    belgeleyecek tarihçiler, yapılan işleri ilerletecek eleştirmenler ve düşünürler,

    23 üreticileri teşvik edecek ödüller , işlerin daha çok görülmesine vesile olacak

    festivaller, bu alanda çalışanları koruyacak, mesleki etik değerleri ve ölçütleri ortaya

    koyup duyuracak bir örgütlenmedir. Ancak bu şekilde jeneriklerin asıl muhatapları

    olan izleyicide de kat edilen mesafeyi ve gösterilen ilerlemeyi algılayabilecek bir

    hassasiyet düzeyi oluşur.

    Şekil 3.111 : Açılış jeneriği (Tasarım: Refik Onubil), Bataklık Bülbülü (Necat Okçugil, 1973) Türk film jenerikleri üzerinden de ispat edilebileceği gibi gerçek bir sinema tasarım

    buluşmasını sağlayan jeneriğin en önemli niteliği ileri bir teknolojiden önce iyi bir fikir

    ve yaratıcı bir uygulamadır. Benzer etkiler ve sonuçlar yaratma tehlikesinin aşılması

    ve sıradan olandan uzaklaşma güçlü fikirlerin, kavramların yaratılmasıyla olanaklıdır.

    Şu anda Türkiye dahil olmak üzere jenerik üretiminde tüm dünyadaki çeşitlenmeler

    yaratıcılığın teknoloji ile ilk karşılaşıldığında uygulamadaki teknik yetkinliğe ve hazır

    olasılıklara mahkum olsa da sonradan geri kazanıldığını ve zenginleşebildiğini

  • göstermektedir. Sinema ve tasarım alanlarındaki gelişmeler kavramları da

    değiştirmekte, dolayısıyla jeneriğin üretimini yalnızca sinema, grafik tasarım

    23

    Yurt dışında film afişlerine ve film sektörü hizmetindeki tasarımlara verilen ödüller bulunurken

    Türkiye'de Ankara Film Festivali'nin başlattığı bu olumlu girişimin devamı gelmemiştir. Filmin

    afiş ve web sitesi tasarımcısına başvuru formlarında filme dair bilgiler içinde yer veren ve bu sayede tasarım sinema ilişkisini vurgulayıp onurlandıran Türkiye'nin en eski kısa film organizasyonlarından Hisar Kısa Film Seçkisi bu alanda bir istisnayı oluşturur. alanlarının kavramları karşılayamamakta, medya plânlaması, iletişim tasarımı, tasarım yönetimi, ses tasarımı, yeni teknolojilerin ve disiplinler arası etkileşimin ve

    paylaşımın önemi artmaktadır. Önemli olan fikir geliştirmek, cesaret etmek, risk

    almak, denemelere girişmek, edinilen bilginin ve yapılan işe duyulan sorumluluğun

    yanı sıra yaratıcılığı özgürleşmeyi bilmektir. Türk sinemasında ekonomik sıkıntılar ve

    teknolojik yetersizliklerin yaşandığı dönemlerde yaratıcılığın üst seviyede kullanılıp

    basit ancak çok yaratıcı örneklerin gerçekleştirildiği görülmüştür. Türk sineması

    jeneriklerini özel yapan da tam olarak bu acemice ancak cesaretli, kendi kendini

    yetiştirmiş ancak doğal duruşudur.

    Türk film jenerikleri tarihi Türkiye'deki hareketligrafik tasarımın da tarihidir. Jenerikleri

    geçmişte günümüzde tasarlayanlar, jenerik tasarımının dönemsel özellikleri ve

    gelişimi, grafik tasarım ve teknoloji ile ilişkisi hareketligrafik tasarımın da bir

    dökümünü vermekte, geleceği için yorumda bulunmamıza katkı sağlamaktadır.

    Gelecekte jeneriği yapanlar kim olacaktır sorusu hareketligrafik tasarımının eğitim

    anlayışının oluşturulmasına katkı sağlayacak bir sorudur. Zira sadece grafik tasarım

    eğitimi jeneriği de kapsayan hareketligrafik tasarım alanı için yeterli değildir. Yıllar

    içinde gelişen teknolojiler sinema ve tasarımla ilişkimizi çok derinden etkilemiştir. Bu

    gelişim film üretiminden, film izleme pratiklerine, vb. uzanır. Film jenerikleri

    bağlamında da farklı formatların ve platformların ortaya çıkması ile biçimi de

    ilgilendiren yeni sorunlar, sorular, üzerine gidilmesi gereken konular ortaya çıkar.

    Artık kocaman bir perdede farklı oranlarda seyredilen bir mecraya değil, cep telefon

    ekranları kadar bir mecrada izlenen filmlerin jenerikleri yapılmaktadır. Bu çeşitlilik göz

    ardı edilebileceği gibi üzerinde düşünülmesi gereken ve farklı potansiyel çözümlere

    gebe bir tasarım sorusu da oluşturur. Bu alan tipografi, kurgu, ses gibi pek çok öğeyi

    barındırır. Jenerik tasarımcısı denildiğinde artık sadece yazıyı dizen ve görüntü

    üzerine ekleyen ya da çekimleri yapıp kurgulayan ya da sadece illüstrasyonla yazıyı

    bir araya getiren ve ses faktörünü sonradan ekleyen değil tüm bunları kapsayan işleri

    üstlenip uygulayan, ses ve görüntü eşlemesini de yapabilen ve aynı zamanda jenerik

  • fikrini bulan kişi fikri oluşmaktadır. Türk sineması sektörleştikçe hem üreten hem de

    sinemayı takip eden izleyici kitlesinde hassasiyet oluşacak ve tasarım ve

    tasarımcının önemi daha da net ortaya çıkacaktır.