kut - huvallahu.com€¦ · dÎbÂce bismillahirrahmanirrahim tarih, allah'ýn programýdýr. bu...

69
KUT Türklerin Maneviyat Anlayýþý “TÜRK” ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD Ýstanbul 2017

Upload: others

Post on 22-Oct-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • K U TTürklerin Maneviyat Anlayýþý

    “ T Ü R K ”

    E L L H A C C

    H Ü S E Y Ý N V E D A D

    Ý s t a n b u l

    2 0 1 7

  • K U TT ü r k l e r i n M a n e v i y a t

    A n l a y ý þ ý

    E L L H A C C

    H Ü S E Y Ý N V E D A D

    Editör: Þafak TUNÇ Redakte/Tashih: Hýz ý r ERCAN

    Baský TarihiH.1438 /M.2017

    Ýletiþim

    Web: http://huvallahu.com

    e-mail: [email protected]

    Basým Yeri: Seçil Ofset Matbaacýlýk ve Ambalaj Sanayi Ltd. Þti.Tel: (90) 212 - 629 06 15 pbx

    ISBN9 7 8 - 6 0 5 - 8 2 9 6 4 - 1 - 1

  • Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

    DÎBÂCE…………………………………..............……………………………………1-4

    KUT NE DEMEKTÝR?.......................................................................5-18

    Devleti Yönetme Yetkisi Kim Tarafýndan Verilir?.....................................8

    Türklerdeki Cihan Hâkimiyeti Düþüncesinin Kaynaðý Nedir?...............16

    TÜRKLERÝN KÖKENÝ....................................................................19-36

    Hz. Âdem Hangi Lisaný Konuþuyordu?.................................................21

    Hz. Âdem Kimdir?.............................................................................24

    Hz. Âdem'in Dini?.............................................................................25

    Hz. Âdem'den Önceki Varlýklar Ruhanî Terbiye Görmemiþlerdir.............26

    Ýnsan Varlýðýnýn Hz. Âdem'den Bugüne Daima Geliþme Göstermesi "Hüve

    Her An Yeni Bir Þandadýr" Arzusunun Bir Yansýmasýdýr..........................27

    Hz. Âdem'den Sonra Gelen Nesil Nedir? Millet Kavramý Ne Zaman Ortaya

    Çýktý?..............................................................................................30

    Allah'ýn Ordusu.................................................................................34

  • TÖRE..........................................................................................37-42

    Türk Demek Töreye Yani Allah'ýn Nizamýna Uyan Demektir...................38

    TÜRKLERÝN ÝLÂHÎ ÂLEM TASAVVURU VE ALLAH ANLAYIÞLARI......43-65

    Göktürk Kitabelerinde Tanrý Ýdrak Ve Anlayýþý.....................................46

    Þamanizm Türklerin Bir Dini Deðildir..................................................53

    Yaþam Allah'ýn Bilinmeklik Arzusunun Bir Tatbikatýdýr..........................57

    Ýnsan Dünyaya Ait Bir Varlýk Deðildir..................................................57

    Ýnsanýn Dünyaya Geliþi Tamamen Allah'ýn Programýnýn Bir Etabýdýr........60

    Ýnsanlar Dünyaya Geldikten Sonra Dünyaya Uymuþ Az Bir Kýsmý Ýse Ýlâhî

    Âleme Dönüþ için Hazýrlýk Yapmýþtýr...................................................62

    Kýlýcým Gök Girsin Kýzýl Çýksýn..........................................................63

    Kayad el-Asr ....................................................................................64

    YAYIMLANMIÞ ESERLER..............................................................66-68

  • DÎBÂCE

    B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m

    Tarih, Allah'ýn programýdýr. Bu kitap ilk gündengünümüze kadar din tarihi araþtýrmasý olarak kalemealýnmýþtýr.

    Rabbimiz; “Ben bir insan yaratacaðým” buyur-muþtur. Ýnsandaki hasletler iki noktada toplanýr. Birincisi“ruh”, ikincisi “cismaniyet”. Dünya ile ilgili olduðun-dan her insan bu hususu yani cismaniyeti yaþar. Ancakinsan, ilâhî hakikati idrak edip anlayabilmesi için ruhanîtecelliye ve manevî bilgiye muhtaçtýr. Buradaki asýl mese-le, bu iki hususun birlikte idrak edilip bilinmesidir.

    Yaþam, insanýn maddi gayretleri ile meydana çýk-maktadýr. Ancak ruhanî terakki, Allah’ýn bu hususta bilgivermesi ile mümkün olmaktadýr. Ýþte maneviyatýn bu hu-susiyetlerini, insanýn kendi kendine bilmesi mümkün ol-madýðýndan, Allah’ýn o ilim ve bilgileri lütfetmesi icapeder. Ýþte onun için Rabbimiz, ilk andan itibaren kendisi-nin tayin ettiði ve ilâhî bilgi ile mücehhez kýldýðý insanlarvasýtasý ile bütün insanlara gerçeði bildirmiþ ve yönlen-dirmiþtir. Bu hususiyetin ilk tatbikatý “Kut” ismi ile ifa-de edilmiþtir.

    Zamanla bu hususiyetin deðiþik ifadeleri olmuþtur.

    1

  • Ancak ilk isim “Kut” olarak yani “ilâhî kudret tarafýn-dan kutsanmýþ” olarak tarif edilmiþtir.

    Nitekim Âdem o insandýr. Ýþte ilk insanlarda bu hu-sus “kut” ismi ile anýlmýþ, daha sonralarý her zaman dili-minde, Allah’ýmýzýn vazifelendirmiþ olduðu, “peygam-ber” ismi ile ifade edilmiþ, Sevgili Efendimiz Hz. Muham-med’den sonra da “zamanýn insaný” yani velâyet ola-rak deðerlendirilmiþtir.

    Dünyada, Hz. Âdem’den sonra ilk kurulan devletve Müslüman topluluðunun baþýnda olana, “kut” ismiverilmiþtir. Müslüman, Allah’ý Allah’ýn arzu ettiði gibi bi-lip tasdik edendir. Rabbimiz, Hz. Âdem ile yani ilk gün-den itibaren yakýnlýk vermiþ olduðu bir gönül ile ki bu ya-kýnlýk velâyettir; insanlara hakikati bildirmiþtir. Türkler,ilk zamandan beri Allah’ý, Allah’ýn arzu buyurduðu gibikabul ve tasdik etmiþlerdir.

    Türklerin devlet anlayýþýnda, siyasi otorite veyahâkimiyet kavramý "KUT" kelimesi ile ifade edilmiþtir.Kut, egemenlik hakkýnýn Tanrý tarafýndan verilmesi de-mektir. Bir baþka deyiþle, Türklerde hâkimiyetin kaynaðýilahîdir. Bu bakýmdan, Türk kaðaný adeta ilâhi iradeninyeryüzündeki temsilcisi gibidir.

    Türklerde, devlet ve hâkimiyet düþüncesinin Kutanlayýþý ile temellendirilmesi, onlardaki yönetim gücü-nün, meþru (yasal) bir zemine dayandýrýlmasý ile ilgilidir.

    2

    K U T

  • Tanrý irade ettiðinden, kendisine "KUT" (kutsal ba-ðýþ) yetkisi, verilen Kaðan, Hakîm olan Tanrýnýn yeryü-zündeki temsilcisi sayýlýrdý.

    Hakîm olan Tanrý’dan bu yetkiyi alan, meþru oto-rite sayýlýr ve siyasi anlamda baþkalarýný yönetme gücünesahip olurdu. Böylelikle KUT meþrulaþmýþ iktidarý ifadeederdi.

    Kut ile hakana, halký yönetme yetkisi Tanrý tarafýn-dan baðýþlanmýþ olmaktadýr. Hakan, böylelikle siyasi ikti-dar hakkýna sahip olur ancak bu salahiyetin kaynaðý Tan-rýdýr dolayýsýyla hâkimiyetin menþei ilâhidir. Bu yüzdenTürk hükümdarlarý kendilerini ilâhi yani insanüstü varlýk-lar olarak görmezler, sadece bir "VAZÝFELÝ" gibi davra-nýrlardý. Nitekim halkýný iyi yönetemeyen hakandan ku-tun alýndýðý düþünülerek kurultay tarafýndan hakanlýktanindi r i l i rd i . TÖRE "ÝLAHÝ NÝZAM" OLDUÐU ÝÇÝNALLAH KENDÝ NÝZAMINA UYGUN OLAN KÝÞÝYE KUTYANÝ "YÖNETME YETKÝSÝ" VERÝR, LAYIK OLMADI-ÐINI GÖRDÜÐÜNDE ÝSE BUNU GERÝ ALIRDI.

    Her ne kadar "Tanrý tarafýndan kut verilmiþ","kut sahibi" (kutsanmýþ, mukaddes), "Tanrý'dan olma,Tanrý'ya benzer" addedilse de, hükümdarýn iktidârýnýnmeþrûiyeti sâdece Kut ile baþlayýp, Kut ile bitmekte deðil-dir. Ýktidarda meþrûiyetin devamý, iki þeye baðlýdýr: Mille-te hizmet ve Töre'ye baðlýlýktýr.

    3

    K U T

  • Türklerin diðer milletler tarafýndan kýskanýlmasýndaonlara verilen bu kutun etkisi de vardýr. Bu kýskançlýk Ýb-l i s ' in Hz. Âdem'e yöne l ik k ý skanç l ýð ýn ý çaðr ý þ t ý rmak-tadý r. A l lah'ýn lütfettiðine yapýlan bu kýskançlýk ve çeke-memezlik her devirde görülmüþtür.

    Tarihe bakýldýðý zaman, Allah'ýmýzýn bu kadar evli-ya, ulema, komutan gönderdiði ve pek çok devletler ku-ran milletinin Türkler olduðu görülmektedir. O halde, Al-lah'ýmýzýn Türklere ileri bir hususiyet lütfettiði anlaþýlmak-tadýr.

    Bizim milliyetçilik anlayýþýmýz Allah'a dayanýyor.Zaten Allah'a dayanmayan her þey gelip geçicidir. Millettertibini kuran Allah'týr. Allah'ýmýz her kuluna beþeri il-ham verir, ama daima Allah'ý düþünene Allah'ýmýz ilâhî il-ham lütfeder.

    Huve't-tevfiku'r RefîkELL HACC HÜSEYÝN VEDAD

    4

    K U T

  • KUT NE DEMEKTÝR?

    B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m

    Türkçenin bilinen en eski iki kelimesinin “Tanrý”ve “Kut” kelimeleri olduðu belirlenmiþtir. Tek Tanrýfikrine çok erken dönemde ulaþtýðý görülen Türk toplu-luklarýnýn birlikçi, bütünlükçü, cihanþümul ve insanlýkçapýnda idealler taþýyan devletler kurmalarýnýn bir sebebide bu olsa gerekir.

    Ýslâmiyetten önce Türkler, devlet yönetme yetkisi-nin Gök Tanrý tarafýndan verildiðine inanmýþlardýr. Budüþünce Ýslâmiyet'in kabulünden sonra da sürmüþtür. Ni-tekim Osmanlýlardaki hâkimiyet düþüncesi de Orta-AsyaTürk devlet geleneðinin devamýdýr.

    Türklerdeki bu yönetme yetkisinin, Tanrý tarafýn-dan verildiðine olan inanç, KUT anlayýþý olarak deðerlen-dirilmektedir.

    Kut kelimesinin çeþitli anlamlarý üzerinde durulmuþtur: W.

    Radloff; A. Vambery, V. Thomsen kut sözünü "SAADET", tabiri

    iptidai cemiyetlerdeki "mana"ya benzeten Z. Gökalp; "MUKADDES",

    F. Köprülü; "SAADET" olarak almýþlardýr. W. Barthold; "SAADET" ve

    "BAHT" ifade ettiðini söylediði kut kelimesinin Kutadgu Bilig'de

    "HAÞMETMEAB" (majeste) mefhumunu karþýladýðýný kabul etmiþtir.

    Reþit Rahmeti Arat; "KUTLU VE MESUT OLMA", Menges; "SAADET,

    BAHT", F. Altheim; "ÞANS, TALÝH", A. V. Gabain; "SAADET", R.

    5

  • Giraud, "TALÝH, MUTLULUK", L. Rasonyi; "SAADETE ULAÞMA", A.

    Bombacý; "ÞANS, KADER, TALÝH", A. Caferoðlu; "SAADET, man-

    alarýnda kullanmýþlardýr.

    Türk devlet geleneðinde ülkeyi yönetme yetkisininhükümdarlara TENGRÝ (tanrý) tarafýndan verildiði inancý-na "kut" denir. Kut, Türk-Moðol ve Altay halk inancýnda"KUTSAL ENERJÝ" anlamýna da gelir. Kutsal yaþam gücü,bereket, hayat verici, mübareklik, canlýlýk gibi anlamlarývardýr.

    Kut, Türklerde devlet idaresinde güç, yaratýcýlýk veyetki bakýmýndan sahip olunan üstün güç anlamýnda ilâhibir kaynaktan gelen rahmet olarak tanýmlanmaktadýr.

    Kut kelimesi, "Siyasi otorite" anlamýnda OðuzDestaný'nda geçmektedir. Kutadgu Bilig'de ise doðrudandoðruya "devlet" kelimesinin Türkçe karþýlýðý olarak kul-lanýlmýþtýr. Ancak burada kullanýlan devlet, "Devlet ku-þu" anlamýnda bir talihi ifade etmek için kullanýlmýþtýr.Bizim bugün devlet dediðimize, eski Türkler ÝL derlerdi.

    XI. yüzyýlda "SAADET" kelimesi, "kýv" veya "ku-výg" sözü ile karþýlanmaktaydý. Divanü Lügati't-Türk'tederlenen bir halk edebiyatý örneðinde, "Kut kýwýg ber-se idhim" yani "Tanrým siyasi otorite kudreti (KUT)ve saadet verse" þeklinde bu iki sözün birbirinden kesinayrýlmýþ olduðu görülmektedir.

    6

    K U T

  • Kutadgu Bilig demek, "kut kazanma bilgisi"demektir.

    Devrin Gök-Türk alfabesiyle yazýlýp günümüzekadar ulaþan Irk Bitig adlý kitapta görüldüðü üzere, birinsan Tanrý'dan, O'nu yücelterek ve saygýyla niyaz ederek"kut" isteyebiliyordu. Tanrý da dilerse "kut ve sürüler"veriyor, "uzun ömürler" baðýþlýyordu. Demek ki kut kay-nak bakýmýndan Tanrý'dan gelmekte idi.

    Kut'un güçlenmesinin diðer bir sebebi de, halkýnhayýr duasýdýr. Kutadgu Bilig'deki, belki de en dikkatedeðer bir metin, bu sorunun cevabýný veriyor: "Tanrýkadirdir, âdildir; gerçek Töre'yi koyan, verenO'dur; yarattýðý bütün mahlûklara gücü yeter".Her þeyden önce kut, Tanrý'nýn bir ihsânýdýr. Kutu yüksel-ten de Tanrý'dýr. Yani kut "yükselebilen!" bir deðerdir.Eserin 1258. beyiti: “Törüttüng mini sen kötürdüngkutun Yazuklug kulung men tapugsuz otun” "Beni yarat-týn ve kut'umu yükselttin; ben senin günahkâr âsibir kulunum" þeklindedir. Yine: “Bayat kimge kýlsainâyet basut Anýng boldý ajun bolu birdi kut” "Tanrýkime inâyet ve yardým ederse, dünyâ onun olur veo kuta kavuþur" denilmektedir. Günahkâr kulu, kut yol-unda destekleyen Tanrý'dýr. Bayat (Kadim Tanrý) kimeinâyet ederse, o kiþi iki cihanda kut bulur.

    Ýslâm öncesi devirlerde, Allah'ýmýzýn Türkler’den

    7

    K U T

  • seçtiði bir gönüle ilham vermesi ve onun ile o topluluðamaddi ve manevi enerji vermesi durumu kut hususiye-tidir. Ýslâm'dan sonra bu hususiyet velâyete lütfedilmiþtirki, Allah'ýn seçtiði bir gönül ile o topluluða maddi vemanevi enerji verme durumu gavsiyyet hususiyetidir.Nitekim hadis-i þerifte þöyle buyruldu: "Kavmi içindekiâlim kiþi, ümmeti içindeki peygambergibidir"(Aclûnî, II, 17)

    DEVLETÝ YÖNETME YETKÝSÝ KÝM TARAFINDAN

    VERÝLÝR?

    Gök Tanrý inancýna göre eski Türkler'de egemenlikbir hanedana ve o hanedanýn tüm erkek üyelerine veril-miþ sayýlmaktaydý. Kaðanýn gücünün, Gök Tanrý'dan gel-diði ve bu þekilde onun tanrýsal bir vazifesinin bulundu-ðu inancýnýn mutlaka kurultay tarafýndan onaylanmasýgerekliydi. Ancak siyasal iktidarýn sadece meþru olmasýyeterli deðildi. Bunun yanýnda kaðanýn hükümdarlýðýsüresince bütün görevlerini eksiksiz bir biçimde yerinegetirmesi, kanunlara ve törelere uygun hareket etmesigerekiyordu; aksi halde otoritesi her an sarsýlabilirdi.Nitekim Hunlarda, kim olursa olsun kanuna muhalefetetmenin çok büyük bir suç oluþturacaðý, kanuna karþýgelen kaðan bile olsa, onun derhal azledileceði bir kuralhaline getirilmiþti.

    Hunlarda, Hakan'a Tanrý tarafýndan "kut" verildiði

    8

    K U T

  • için hakan yönetme hakkýna sahiptir. Asya Hun hakanla-rý da bu inanýþýn etkisi ile Tanrý kutu,Tanhu (Tanrý'nýn göl-gesi) , yani göðün yüce oðlu anlamýna gelen unvanlarýkullanmýþlardýr. M.Ö. 176 yýlýnda, Mete'nin Çin Ýmpara-toruna gönderdiði mektup þöyle baþlar: "Ben Tanrý ta-rafýndan tahta çýkarýlmýþ büyük Hun Hakaný -Tan-hu -" (Bahaeddin Ögel, Büyük Hun Ýmparatorluðu Tarihi, KültürBakanlýðý Yayýnlarý 1981. C. 1, s.439)

    Türkler, devleti yönetme yetkisinin TANRI tarafýn-dan verildiðine inanýyorlardý. Tanrý tarafýndan verilen buyönetme hakkýna KUT diyorlardý. KUT'un kan yoluylahükümdarýn tüm erkek çocuklarýna geçtiðine inanýyorlar-dý.

    Türk hükümdarlarýna idare etme yetkisi, Tanrý tara-fýndan ilâhi bir lütuf olarak baðýþlanmýþtýr. Bir baþka de-yiþle hükümdar, Tanrý irade ettiði için, yani kendisine kutverildiði için hükümdardýr ve idare etme yetkisine sahip-tir. (Kafesoðlu, 1980a: 26-33: Kafesoðlu, 1997b: 248-258, 358;Genç, 1981: 66; Parmaksýzoðlu 1982: 18.)

    Asya Hun hükümdarýnýn unvaný "Gök Tanrý'nýn,güneþin, ayýn tahta çýkardýðý Tanrý kut'u Tanhu"idi. (Kafesoðlu, 1997b: 248-249; Ögela, 1980.) Avrupa Hunla-rý'nda Attila’da da bu inanýþ kuvvetliydi. Bizzat Attila ,"Hakanlýðýn Tanrý tarafýndan ve bütün insanlýðýidare etmek için verildiðine" inanýrdý.

    9

    K U T

  • Yine Attila kendisini Tanrý'nýn bir ordusu gibi dü-þünmüþtü. Bir çoban tarafýndan bulunup getirilen kýlýcýda Tanrý'nýn bir armaðaný olarak kabul etmiþti. Batýlýlarda, günahlarýndan dolayý cezalandýrýlmalarý için Tanrý'nýnAttila'yý gönderdiðine inanýrlardý. Bu sebeple "Tanrý'nýnkýrbacý" denmiþtir.

    Avrupa Hun hükümdarý Attila (434-453)'nýn "Tan-rýnýn kýlýcý" veya "Tanrýnýn kýrbacý" þeklinde isimlen-dirilmesi de, kut anlayýþýnýn bir tezahürü olarak kendisinigöstermektedir.

    Büyük Hun Ýmparatorluðu'nun devamý hükmündeolan Göktürk Kaðanlarý, Hun Kaðanlarý gibi unvanlarkullanmýþlar. Göktürk kaðanlarý da, Tanrý tarafýndantahta çýkarýldýklarýna inanýrlardý. Göktürk kaynaklarýnda"Kutlug", "Tengride (kut) bulmuþ" gibi kelimeler gözeçarpmaktadýr.

    Türk tarihinin yazýlý ilk kaynaklarýndan olan Orhunkitabelerinde de, Göktürk Hakaný Bilge Kaðan (716-734)'ýn "Tanrýya benzer, Tanrý'da bolmuþ (olmuþ-yetiþmiþ) Türk Bilge Kaðan... Tanrý irade ettiðiiçin, Kut’um olduðu için (Kut verildiði için) Kaðanoldum" (Ergin, 1983, 17, 19,36; Turan, 1979, 168-176; Kösoðlu,1997, syf. 37-44.) sözleriyle ilk ifadesini bulan kut anlayýþýdaha sonraki devirlerde mesela Karahanlý devri ana kay-naklarýndan ve yine bir siyasetnâme olan Kutadgu-Bilig(Kut kazanma bilgisi) adlý meþhûr eserinde, en ince nok-

    10

    K U T

  • tasýna kadar açýklanmýþtýr; buna göre: "Kut'un (hüküm-darýn) tabiatý hizmet, þiarý adalettir. Fazilet vekýsmet Kut'tan doðar. Beyliðe (Hükümdarlýða) yolondan geçer. Her þey Kut'un eli altýndadýr. Bütünistekler onun vasýtasý ile gerçekleþebilir. Tanrý-saldýr… Bey bu makama sen kendi gücün ve iste-ðin ile gelmedin, onu sana Tanrý verdi. Hükümdar-lar iktidarý Tanrý'dan alýrlar…"

    En büyük mutluluk, saadet ve bahtiyarlýk mânâla-rýna gelen devleti de Türklere Tanrý vermiþtir. Millet ilehükümdarýn durumu, Tanrý tarafýndan tayin edilirdi. Tan-rý tarafýndan ÝL (Devlet) ve Kut verilen hükümdarlar vemilleti eðer Tanrý yolundan çýkarlarsa, Kut ve Ýli elindenalýnarak cezalandýrýlýrdý. Onun için Türkler, baþarý ilefelâketlerini hep Tanrý’nýn bu nizamýna baðlýyorlardý.

    Uygur Kaðanlarý'nýn unvanlarýnda da ayný anlayýþmevcuttur. Kaðanlar "idik-kut, idi-kut"(=Tengrikut), "Kutlug", "Tengride kut bulmuþ" ve "Tengrideülüg bulmuþ" unvanlarýný taþýyorlardý.

    Yine, 831-852 yýllarý arasýnda Tuna Bulgar Haný daayný ifadeleri kullanýr: "Tanrý tarafýndan gönderilmiþ,Tanrý'ya benzer Melemir Han…" (bkz. s. 15/ 3 prg)

    Kut'un kaðan açýsýndan önemi çok büyüktür; zirakaðan, kutun gözle görülür, cisimleþmiþ bir sembolüdür.Kaðan mutlak, kiþisel, evrensel, kutsal niteliklere sahiptir.

    11

    K U T

  • Devlet içinde hiçbir iþ onun iradesi dýþýnda yapýlamaz.Kaðan bütün sosyal ve siyasal hayatýn tek hakimi vedüzenleyicisidir. Dolayýsýyla hükümdarlýk, devletin enyüksek ve güçlü organýdýr. (Mahmut Arslan; Eski Türk DevletAnlayýþý ve Çif te Hükümdarlýk Meselesi, Fýrat Üniversitesi Tarih

    Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kollokyumu, Elazýð. 1990,

    s. 233.)

    Oðuznameye göre ilk cihan hâkimiyeti, Oðuz Hantarafýndan kurulmuþtur. Oðuz Han semavî bir kaynaktangelmiþ ve harikulade vasýflara sahip olarak doðmuþtur.Hükümdar ilân edildikten sonra, "Güneþ bayraðýmýz,gökyüzü otaðýmýzdýr. Daha çok denizlere, dahaçok ýrmaklara doðru" diyerek dünyanýn fethine hazýr-lanmaya baþlamýþtýr.

    Oðuz Han’ýn veziri Uluð Türk, bir gün uykuda, biraltýn yay ile üç gümüþ ok görmüþtür. Altýn yay, gündoðu-sundan günbatýsýna kadar uzanýyordu. Üç gümüþ ok dakuzeye doðru gidiyordu. Uluð Türk uyanýnca OðuzHan'a:

    "Ey kaðaným, bu rüyamýz sizin hayatýnýziçin, uðurlu olsun; bu rüya size dirlik versin. GökTanrý, rüyamda ne gördüysem, onu gerçek yapsýn"diyerek Gök Tanrý’nýn dünyayý kendisine baðýþladýðýnýsöylemiþtir.

    Türk hakanlarý, kendilerinin Yüce Tanrý tarafýndan

    12

    K U T

  • görevlendirildiðine, böylece Tanrý'nýn Türk milletini tuttu-ðuna tam bir samimiyetle inanýyorlardý. Bilge Kaðan,kendisinin hükümdar olmasýný ayný ilâhî kaynaða baðla-makta: "Türk Tanrýsý, Türk milletinin adý saný yokolmasýn diye babam kaðan ile anamý tahtta oturt-tu. Ben de Tanrý irade ettiði için, Kut'um olduðuiçin kaðan oldum. Öte yandaki milletleri nizamasoktuk. Tanrý güç verdiði için Türk askerleri kurtgibi, düþmanlarý koyun gibi idi" demektedir. Bu du-rum Uygurlarda ve Ýdil Bulgarlarýnda da böyleydi.

    Göktürkler’de han olan kiþi, Gök Tanrý’dan kutverilmesiyle, hem halife hem de devlet baþkaný göreviniyürütüyordu. Bu, týpký Peygamberimiz zamanýndaki gibibir tecelli ve makama iþaret ediyordu; çünkü Peygambe-rimizin tatbikatýnda hem peygamber hem de devlet baþ-kaný bir idi; bu makam “ilâhi halife” makamýdýr. Kuttatbikatýnda, hem devlet baþkaný olmak hem de ilhamnoktasý olmak durumu vardýr.

    Eski Türklerde, dünya egemenliðini yansýtan ve birUygur hükümdarýnýn Gazneli Mahmut'a gönderdiði mek-tubun baþlangýç bölümünde yer alan þu sözler hayli ilgiçekicidir: "...Göklerin sahibi Tanrý, yeryüzüülkelerinin ve birçok kavmin egemenliðini bizeverdi." Uygur hükümdarý o dönemde büyük bir devletinhükümdarý olmadýðý halde, geleneksel "TürklerinDünya Egemenliði" idealine baðlý kalmýþtýr. Kendisinin

    13

    K U T

  • Gazneli Mahmut'a gönderdiði yay ve on ok da dikkatçekicidir.

    Dünya egemenliði inancý, Gök Tanrý'nýn Türklerikorumasý ve onlarý baþka uluslara üstün kýlmasý inancýy-la birleþerek Türklerde ulus olma bilincinin erken uyan-masýnda etkili olmuþtur.

    Tarihî kaynaklardan da anlaþýlýyor ki, Türk devlet-lerinde siyasî iktidar kavramý, Kut tabiri ile ifade ediliyor;Kut'un kan vasýtasýyla da babadan oðula geçtiði kabulediliyordu. Bu inanç, hükümdarýn ölümünden sonraevlâtlarý arasýnda devam ettiðinden taç ve taht kavgalarý-nýn da sebebi olarak telâkki ediliyordu. Bu durumu gözönüne alan Osmanlý Ýmparatorluðu'nda Fatih; nizam-ýâlem için kardeþ katline cevaz vermiþtir.

    Türkler, ilk zamanlardan beri tek bir tanrýanlayýþýna sahiptir. Türk boylarýnýn belirli bir ka-ðanýn etrafýnda birleþmesi, o kaðandaki ilâhî yet-ki ile ilgilidir. Allah'ýmýz, Türk milletine ileri hu-susiyetler vermiþtir.

    Kýyamet sûresi 36. âyetinde;

    "Ýnsan baþýboþ býrakýlacaðýný mý sa-nýyor?" buyrulmaktadýr.

    14

    K U T

  • Orhun Abidelerinin Bilge Kaðan yazýtýnýn doðu yü-zünde þöyle yazmaktadýr:

    "Tanrý gibi, Tanrý yaratmýþ Türk Bilge Kaða-ný, sözüm: Babam Türk Bilge Kaðaný…

    Nitekim hadis-i þerifte; "Allah, Âdem'i kendi su-retinde yarattý." (Buhari, Ýstizan 1; Müslim, Bir 115) buyrul-maktadýr. Hüve’den baþka bir mevcut olmadýðýna göre(Lâ mevcude illâ Hû sýrrý) Allah'ýn insaný kendi suretiüzere halketmesi hususiyeti insan varlýðýna verdiði kýy-meti göstermektedir. Ýnsaný herhangi bir varlýkla kýyasla-mak mümkün deðildir. Allah'ýn insaný kendi suretinde ya-ratmasý demek Allah'ýn insaný kendi arzularýnýn tahakkukettirdiði varlýk olmasý ile ilgilidir.

    Yani Tanrý, Bilge Kaðaný kendi gibi yaratmýþ mana-sýnadýr. Bu da Bilge Kaðan'a, tanrýsal yetki verildiðini iþa-ret etmektedir. Bu anlatým, Bilge Kaðan'a kut verildiðinigöstermektedir.

    Her ne kadar "Tanrýdan olmuþ ve Tanrý gibi"diye itikat edilse de, Türk Kaðanlarý hiç birzaman bazý toplumlarda görüldüðü gibi kendileri-ni “Tanrý-Kral” olarak görmemiþlerdir. Kaðan’ýnüzerinde onun da uymasý gereken TÖRE sözkonusudur. Töre, Kaðaný da kuþatan ve baðlayanbir güçtür.

    15

    K U T

  • TÜRKLERDEKÝ CÝHAN HÂKÝMÝYETÝ

    DÜÞÜNCESÝNÝN KAYNAÐI NEDÝR?

    Bilinen ilk Türk devleti sayýlan Asya Hun Ýmpara-torluðu, M.Ö. 176 yýlýnda, Tengri Kut'u (Tanrý baðýþý) un-vanýný taþýyan Hun hakaný Mete'nin, Çin imparatorunagönderdiði mektup þöyle baþlar: "Ben Tanrý tarafýndantahta çýkarýlmýþ büyük Hun Hakaný -Tanhu "

    S. Eckhart 'a göre ise Büyük Türk Hakaný Attila'nýnkendisini ilâhi hükümlere tâbi olan ve Tanrýnýn lütfunamazhar bir kul olarak görmektedir. (S. ECKHARD, "EfsanedeAttila",. Attila ve Hunlarý, s.131)

    Cihan hâkimiyeti ülküsü gerek Hun Türklerinde ge-rekse Hunlardan sonra Göktürklerde görülmüþtür. BatýGöktürk hükümdarý Ýstemi Han'ýn oðlu ve halefi olan Tar-du, Akhunlarý kendi hâkimiyeti altýna aldýktan sonra, Bi-zans imparatoruna gönderdiði mektubta; "Dünyada ye-di iklim ve yedi ýrkýn (cihanýn) büyük kaðanýndanRomalýlar imparatoruna"… ibaresi ile baþlar ve Türk-lerdeki cihan hakimiyeti düþüncesini ortaya koyar. Çin'ekarþý zaferi ile meþhur Kapgan Kaðan da, imparatoragönderdiði mektupta: "Dünyayý sulha ve nizama ka-vuþturan, Tanrýnýn mükâfatýna lâyýk ve Göktürkle-r’in ilâhî ve kudsî hükümdarý" unvanlarýný kullaný-yordu.

    1055 yýlýnda, Þiî Büveyhîlerin baskýsýndan Abbasi

    16

    K U T

  • halifesi Kâim bi-Emrillah'ý kurtardýðý için Tuðrul Bey'eHalife tarafýndan "El Melik ül-maþrýk vel-maðrib veRükneddin / doðunun ve batý'nýn sultaný, ve dinindireði" unvaný verilmesi cihan hâkimiyeti düþüncesininörnekleridir.

    Göktürkler’de han olan, Gök Tanrý’dan kut almakile hem halife hem de devlet baþkaný idi. Kut yetkisiÂdem’den sonra bir müddet bu þekilde yürümüþtür.Ýslâm’daki Velâyet kut makamýný iþaret eder. O halde ilkvelilerin Türk olduðu görülmektedir. Bu, týpký Peygambe-rimiz zamanýndaki gibi bir tecelli ve makama iþaret edi-yordu. Çünkü Peygamberimizin tatbikatýnda, hem pey-gamber hem de devlet baþkaný bir idi. Bu makam, ilâhihalife makamý idi.Bu makam, Ýslâm’daki GAVSÝYYETsýrrýný iþaret eder.

    Türk hükümdarlarýna devleti idare etme yetkisininTanrý tarafýndan ilâhi bir lütuf olarak baðýþlandýðý yani"Tengri" arzu buyurduðu için kendilerine kut verildiði veböylelikle hükümdarlýk ve idare etme yetkisine sahip ol-duklarý kabul edilmektedir. O halde "Tengri"nin kut ver-mesi, o kimseyi vazifeli kýlar, yani Zamanýn Ýnsaný kýlar.Bütün insanlar o gönle tabi olmak mecburiyetindedir. Bukimseler, doðrudan doðruya peygamber olmasa da, Al-lah'ýn kendilerini vazifeli kýldýðý kullar olduðu muhakkak-týr. Musevîlerdeki "Kral peygamber" tatbikatý, Türkler-deki bu tatbikatýn benzeri olsa gerekir.

    17

    K U T

  • Kutadgu Bilig'te de "Bu beyliði sen arzu edipkuvvet kullanarak ele geçirmedin. Onu sana tanrýkendi fazlý ile ihsan etti", "Beyler hâkimiyetleriniTanrý'dan alýrlar" denilmektedir.

    Türklerde "Kut" inancý ve Türk devletlerinde de-vam eden "Güneþin doðduðu yerden battýðý yere ka-dar" adaleti yayma telakkisi, bu vazifenin bir tezahürü-dür.

    "Ý'lây-ý Kelimetullah" (Allah kelâmýný yaniKur'an-ý Kerim ve O'nun hükümlerini yüceltmek) ve"Nizâm-ý Âlem" (Allah’ýn nizam ve þeriatýný dünyadaegemen kýlmak) Ýslâm cihadýndaki ana temadýr. EskiTürklerde de, bu cihat anlayýþýnýn bir benzeri olduðuanlaþýlmaktadýr. Esasta Kut hususiyeti, "tekellümü li-san-ü'l kýdem" esrar-ý hususiyetine sahip olan ve Allahtarafýndan vazifeli olan, kudrete tasarruf yetkisi ile dona-týlmýþ gönül noktasýný iþaret etmektedir.

    Osmanlý hükümdarlarý, bunun zahiri tatbikatýnýyapmýþtýr. Zamanýn Ýnsaný ise hakikat makamý olarakmahfiyette bulunmuþtur. Artýk kral peygamber tatbikatý-nýn kaldýrýldýðý anlaþýlmaktadýr. Böylelikle, zaten din vedevlet iþleri de tatbikatta ayrýlmýþ olmaktadýr.

    Manevî ve maddi olarak, her þeyin tatbikatý ilâhîkudrete tâbidir. Allah'ýn verdiði ilham olmazsa, kimse nebir þey keþfedebilir ne de icat edebilir.

    18

    K U T

  • TÜRKLERÝN KÖKENÝ

    B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m

    Türk kelimesini, bir ýrkýn ismi olarak deðil deövülmüþ, beðenilmiþ hasletleri ve karakteri iþaret eden,manevi bir kelime olarak düþünmek lazýmdýr. YaniAllah’ýn lütfettiði hasletleri düþünmek lazýmdýr.

    Ýlk günden bugüne insan macerasýnda, ilk olarakHz.Âdem ve daha sonra gelen peygamberler Allah’tanilham alarak kut kazanmýþlar yani kutsanmýþlardýr.

    Kut, Türklerde görülmektedir. Çünkü Hz.Âdem’inkavmi Türk idi. Zaman geçtikçe, Hz.Âdem ve oðullarýgeniþlemeye baþladýlar...Topluluklar ve diðer kabilelermeydana geldi.

    Bazýlarý, Hz.Âdem’in verdiði i lk mesaj i leyürüdüler. Bazýlarý da baþlarýndaki liderlerinin þahsi arzu-larýna tâbi oldular. Çünkü her kabilenin kendi baþkanývardý ve her baþkan kendine göre toplumu yürütüyordu.Ancak insanda ruh var ama nefis de var. Tabiki her liderkendi meþrebine ve aklýna göre hareket ediyor. Zamangeçtikçe insanlar, Tanrý anlayýþýný kendi akýllarýna göretarif ettiler. Zamanla tanrý anlayýþýnda toplumlar arasýndafarklýlaþma baþladý. Genel olarak, toplumlar tanrýyýkudret ile özdeþtirdiler. Tanrýya tapmak, kudrete tapmakoldu. Ýnsanlar kudret atfettikleri isimlere yani tanrýlara

    19

  • tapmaya baþladýlar. Halbuki her zamanda “zamanýninsaný” vazifelidir. Ýlk vazifeli insan Hz Âdem’dir. Allahkime vazife verdi ise o insan ile yürümek lazýmdýr.

    Müslüman, Allah’a sadece kudret için tapmaz. Al-lah’ýn kudreti var ama O sadece kudret deðil; Allah’ý sa-dece kudretini düþünerek tapmýyoruz. Allah’ýn lütfettiðiruhu dikkate alýyoruz; insandaki manevi hasletler olarakiman, inanç, tefekkür, icat, keþif, duygular, hisler, ümitler,beklentiler....insanda sonsuz hasletler var. O halde, Al-lah’ýn insana lütfettiði ruhu dikkate alarak iman ediyoruz.Çünkü Kur’an’da; “ve nefahtu fîhi min rûhî” (O’naruhumdan üfledim) (Hicr 15/29) buyrularak Allah’ýn,Âdem’e bizzat kendi ruhundan lütfettiði beyan buyrul-muþtur. Bu hasletlerin hiçbirini dikkate almadan, sadecekudrete tapmak doðru deðildir.

    Geçmiþte yaþayan toplumlar, her sýfat için kudret-ler atfettiler ve her kudrete ayrý ayrý tanrý isimleri verdi-ler. Halbuki, bütün sýfatlarýn sahibi tek Allah’týr.

    Allah yalnýzca kudret sahibi olduðu için mi sevili-yor? Yoksa insana verdiði ruhi hususiyetleri mi düþünü-yoruz?

    Ýnsanda Allah’ýn ruhu var yani Allah’tan bir parçavar bizlerde...

    Allah'ýn elbette sonsuz kudreti de var ama asýl dik-

    20

    K U T

  • kat ettiðimiz, Allah’ýn insandaki hususiyetlerini seviyoruz.Mesele kendindeki Allah’ý sevmek; iþte ilâhi aþk budur.

    Allah’ý insanda arýyoruz çünkü Allah kendi ruhunuçekse biz yokuz.

    Ýnsana en yakýn Allah'ýn kendisi, çünkü insanýyaratan odur. O halde, Allah’ý insanda düþünmek veinsanda aramak lazýmdýr.

    Ýlk önce, Allah’ý tanýmakta ve bilmekte doðru ol-mak lazýmdýr. Ýþte ilk Türkler Hz.Âdem’den beri gelendoðru inançlarýný bozmamýþlardýr. Onun için Peygamberi-miz; “Türklere kýlýç çekmeyin” buyurmuþtur.

    Ýbnu Hacer Türklerle ilgili olarak þu açýklamayý su-nar: "Sahabe zamanýnda þu hadis meþhur idi:"Türkler sizi býraktýkça, siz de onlarý býrakýn (on-larla savaþmayýn)."

    HZ.ÂDEM HANGÝ LÝSANI KONUÞUYORDU?

    Dünyanýn en eski lisanýnýn hangisi olduðuyla ilgiliolarak, þimdiye kadar pek çok tartýþma yapýlmýþtýr. Yazýyadökülen en eski lisanýn Sümerce olduðunu bilinmektedir.Ancak konuþulan ilk lisan hangisiydi?

    Allah, Hz.Âdem'i yarattý ve sonra eþ olarakHavva'yý yarattý. Âdem ve Havva hangi lisan ileanlaþtýlar?

    21

    K U T

  • Hz.Âdem, Allah ile konuþuyordu sohbeti vardýancak Havva yaratýldýðýnda cismaniyet noktasý olduðun-dan ayný konuþma olmayacaktý. O konuþma için lisanlazýmdý. Ýþte, Hz.Âdem'in Havva ile konuþtuðu lisanTürkçedir.

    Hz. Âdem’in dünyada konuþtuðu lisan Türkçedir.Bugün, yaþayan Dünya dilleri arasýnda, en eski yazýlý bel-gelere sahip olan dil, Türk dilidir. Türk dilinin zamanýmýz-dan 5500 yýl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak var-lýðý ispatlanmýþtýr. Altay Dilleri Teorisine göre ise AnaTürkçeden Anadolu ve Batý Türkçesine kadar geçenzaman hesaba katýlýrsa, bu devreden zamanýmýza kadargeçen süre onbirbin seneyi geçmektedir.

    Osmanlý döneminde Feraizcizade Mehmed ÞakirEfendi, (1853 – 1911) ilk insan olan Hz.Âdem'in Türkçekonuþtuðunu belirtmiþ. Hâttâ bu dilin nasýl bir dilbilgisiyapýsý olduðunu da yazarak açýklamýþtýr.

    Kur’an’ý Kerim’de "Ve (Allah) Adem’e isimlerintamamýný öðretti" (Bakara 31) buyrulmuþtur.

    Ýsmail Hakký Bursevî Hazretleri, BursaKütüphanesi'nde kayýtlý "HADÝS-Ý ERBAÝN " adlýeserde Bakara Suresi 31. ayetin tefsirini yaparken þöylebuyuruyor:

    22

    K U T

  • “Hz.Âdem'in cennetten çýkma vakti gelinceCenâb-ý Allah bunu haber vermesi için Cebrail'igönderir. Cebrail durumu Hz.Adem'e bildirir."Hz.Adem týnmadý "yani emri duymazlýktan geldi.Cebrail durumu Allah'a bildirince ALLAH,Cebrail'e: " Git ADEM'e LÝSAN-Ý TÜRKÎ ile söyle "der. Cebrail gelir ve Türkçe olarak cennetten çýk-ma emrini teblið eder.”

    Buna dair bir baþka bilgiyi de Kaygusuz Abdal’ýnþiirlerinde görmekteyiz:

    "Hakk buyurdu Cebrail'e var didiAdem'i cennet içinden sür didiGeldi Cebrail Âdem'e söylediHak buyurdýgýn ayan eylediCebrail didi çýkgýl Uçmak'tan ÂdemTanrýnun buyrugý budur iþbu demNiçe ki söyledi hergiz gitmediCebrailün sözini iþitmediTürk dilin Tanrý buyurdý CebrailTürk dilince söylegil dur git digilTürki dilince Cebrail " hey dur " didi"Durugel, uçmaðýn terkin ur" didi. (Gülistan,

    Ank. Ktp. Nu: 645, s. 49 ) "Kaygusuz Abdal" Prof. Dr. Abdurrahman

    Güzel, S.272,)

    Halveti-Þâbânî büyüklerinden Kutbu’l Ârifin Hz.Ahmed Amiþ Efendi; “Hazreti Âdem’e bütün diller

    23

    K U T

  • teklif edildi, ama Türk lisanýný seçti. Onun içinTürk devleti ilelebet payidâr olur.” buyurmuþlardýr.

    HZ.ÂDEM KÝMDÝR?

    Âdem, Allah'ýn yarattýðý ilk "KUL"dur.

    Þu sonsuz evrende, kim bilir bizim dünyamýz gibikaç tane dünya var? Hepsinde bir ÂDEM var mýdýr? Mu-hakkak ki vardýr. Manevi ve maddi olarak Allah insandagörünmüþtür. Hadis-i kudsi’de; “Gökler ve yer benisýðdýramadý, Ben mümin kulumun kalbine sýðdým”buyrulmuþtur.

    Allah'ýmýz, kendisindeki hususiyetleri bildirmekiçin bu âlemleri yaratmýþtýr. Dünyada (arzda) halife kýlý-nan Hz.Âdem, yeryüzüne peygamber olarak ayak bas-mýþtýr. Allah, Hz. Âdem'e hitap etmiþ ve talimatlar ver-miþtir.

    ÝNSAN varlýðý boþuna yahut sýradan yaratýlmýþ birvarlýk deðildir.

    Hz.Âdem'den sonra dünyaya gelen bütün insanla-rýn Allah'ýn bildirdiði din üzerine yürümesi icap eder.Çünkü Âdemoðullarý, Hz.Âdem’in neslidir. Ancak insan-lar ALLAH'ý esas alacaklarýna, kendi varlýklarýný esas ala-rak yürümeye çalýþmýþlardýr.

    24

    K U T

  • Hz.Âdem'den sonra yürüyen nesil ler içinde,Allah'ýn seçtiði gönüller de vardýr. O gönüller kendizamanlarýna uygun olarak insanlara ilim vererek insanlarýyavaþ yavaþ terakki ettirmiþlerdir. Çünkü Allah'ýn tecellisisonsuzdur. Bu rahmete raðmen, insanlarýn çoðu menfi ta-rafý tercih etmiþtir. Ancak menfi olanýn menfi tatbikat gör-mesi de, iman sahibi olanlarýn imanýný kuvvetlendirmiþ-tir.

    HZ.ÂDEM’ÝN DÝNÝ

    Hz.Âdem’in dini ve milleti nedir?

    Türk kelimesinin mânâsý bir ýrký mý iþaret ediyor?

    Elbette Hz.Âdem Müslümandýr. Peki, Müslüman nedemek? Müslüman, Allah'ý Allah'ýn bildirdiði gibi kabulve tasdik eden kimse demektir.

    Hz.Âdem, Allah'ýn kelâmýna muhatap olduðunagöre ilk veli Hz.Âdem olmuyor mu? Arzda halife kýlýnanHz.Âdem, Allah'ýn halifesi olduðuna göre, ayný zamandailk velidir.

    Yeryüzüne gönderilen Hz.Âdem, sonradan ailesiiçin peygamber olarak görevlendirilmiþtir. Bugün yeryü-zünde, hemen hemen bütün din ve inanýþlarda bulunanemir ve yasaklar bu noktadan baþlamaktadýr.

    25

    K U T

  • Bütün varlýklarýn insana tâbi olmasý, insandaki za-tiyyeti ilâhiyeyi iþaret eder. Ýnsan, ruhen bütün varlýklarýnüzerindedir. Allah'ýn insana kendi ruhundan lütfetmesi ilevarlýklar insana tâbi olmuþtur

    Allah var, tecelliyatý var, yani Allah var insan vardýr. O halde, ikinci yaratýlmamýþ olsa idi ilkini idrak ede-mezdik.Yaratýlan ile yarataný idrak ettik. Tecelliyat olansýfat varlýk olarak, zata iltica ediyoruz ki, O’nu idrak ede-bilelim.

    Sâd suresi 75. âyette buyruldu ki “(Allah:) EyÝblis! Ýki elimle yarattýðýma secde etmekten senimen eden nedir?” Ayette geçen “iki el”den murat celâlve cemal sýfatlarýdýr.

    HZ.ÂDEM'DEN ÖNCEKÝ VARLIKLAR RUHANÎ TER-

    BÝYE GÖRMEMÝÞLERDÝR.

    Hz.Âdem'den önce, yeryüzünde kan dökücüvarlýklar vardý. Onlarda Allah'ýn rahmeti tecellietmediði için sadece bir güruhtular.

    Hz.Âdem'in yeryüzüne inmesi ile birlikte,Hz.Âdem'in sýrrýndan nasip alanlar müspetin tem-silcileri, nasip almayanlar da menfinin temsilcile-ri olarak devam etmiþlerdir. Dünyada yaratýlan in-sanlar, Hz.Âdem'in yolundan yürüdüðü zamanmüspeti temsil ederler. Müspete karþý çýkanlar ise

    26

    K U T

  • menfidirler. Rabbimiz, insanýn daha ileri terakki-sini arzu buyurduðu için müspet ve menfinin tat-bikatýný baþlatmýþtýr. Allah'ýn bu terakki arzu-sunda, menfi yolda olanlar can kavmidir, “sýrrýÂdem” deðildir. Onlar madde hükmündedir.Allah'ýmýz; bu tertibi ile ÝNSAN varlýðýný üstüntutmuþtur.

    ÝNSAN VARLIÐININ Hz.ÂDEM'DEN BUGÜNE DAÝMA

    GELÝÞME GÖSTERMESÝ "HÜVE HER AN YENÝ BÝR

    ÞANDADIR" ARZUSUNUN BÝR YANSIMASIDIR.

    Ýnsan varlýðý, diðer varlýklarla kýyaslanmayacak birhususiyet taþýmaktadýr. Ýnsaný diðer varlýklara benzeterekanlamak mümkün deðildir. Ýnsanýn makamý çok baþkadýr.

    Allah'ýmýzýn "Ben yeryüzünde bir halife kýlaca-ðým" (Bakara/30) arzusundan yaratýlan varlýða, ruhlütfedildiði zaman, o varlýk Hz.Âdem olmuþtur. Ruh ol-mazsa o sadece bir maddedir.

    Ýnsan dýþýndaki varlýklar Allah'ýn onlara verdiðibelli ve sýnýrlý vazifeler ile yaþarlar, çünkü o varlýklardaruh yoktur. Onlar madde hükmündedir. Ýnsan ise kendi-sinde Allah’tan bir ruh olmak ile diðer varlýklarla muka-yese edilemez bir hususiyet taþýmaktadýr. Hiçbir varlýk in-san ile kýyas edilemez.

    27

    K U T

  • Hz.Âdem’den evvel, dünyada varlýklar vardý ama ovarlýklar sadece cisim olduklarýndan, yalnýzca maddeyitemsil ediyorlardý. Hz.Âdem ise ruhu temsil eder.

    Allah'ýmýz, "Ben yeryüzünde bir halife kýlaca-ðým" (Bakara/30) buyurduðunda meleklerin "kan dökücümü yaratacaksýn" (Bakara/30) itirazý yeryüzündeki cisimvarlýðýn birbirlerini öldürmeleri yani kan dökmeleriydi.Melekler yeryüzündeki kandökücü varlýklarý görmektey-d i l e r. Ruh var l ý ð ý o lan Hz .Adem henüz yara t ý l -mamýþ t ý . A l lah, Hz.Adem'i yarattý ve ona kendi ruhun-dan lü t fe t t i . C is im o larak beþer ancak hak ikat o la-rak Al lah'ýn ruhunun görünmesi idi.

    "Allah’ýn yeryüzünde halife kýlacaðýmarzusu"(Bakara/30) Hz.Âdem’dir. Halbuki umumi olarakbilinen husus "tek bir Âdem var, cennette yaratýldý sonradünyaya indi" þeklindedir. Aslýnda her alemin Âdem'i varçünkü Allah'ýn Âdem arzusu sonsuzdur; tek bir Âdem vardemek, Allah'ýn yaratma arzusuna kayýt ve tahdit düþün-mek gibi olur.

    Âdem'i tek bir þekilde deðil, sonsuz olarak düþün-mek lazýmdýr.

    Ýnsanlarýn bildiði gibi bir Âdem düþünmek olabilirancak asýl olan, Allah'ýn bildirdiði Âdem anlayýþýný kabuletmektir.

    28

    K U T

  • Yeryüzünde daha önceden de beþer varlýðý vardýama Allah'ýn tam olarak istediði insan varlýðý deðildi.Allah’ýn arzu ettiði varlýk, bugünkü insanýn temeli ol-du.Allah’ýn yüksek vasýflara sahip olmasýný arzu ettiði ký-vamda bir varlýk yani Hz.Âdem yaratýldý.

    “Andolsun ki Biz, insaný , en güzel kývamdayarattýk.Sonra onu, esfeli safiline (dünyaya)indirdik.” (Tin/4-5)

    Hz.Adem'den sonra gelen nesiller, ruh ve cisimbirlikte yürüdüler.

    Hz.Muhammed'den sonra ise çok daha ileri bir ha-yat ve terakki baþlamýþtýr. Hz.Muhammed ile büyük biradým atýlmýþtýr ve insanýn modern çaðý baþlamýþ olmakta-dýr.

    Bizim görebildiðimiz sonsuz evren, cismani alem-dir ancak Kur'an'da bildirilen yedi semavat yani yedi bo-yut Allah'ýn insan arzusunun devamýný iþaret etmektedir.Dünyada baþlayan terakkinin devam edeceðini göster-mektedir.

    Hz.Muhammed ile insan varlýðýnýn nereye kadarterakki edebileceðinin anlatýmý yapýlmýþtýr ki bu, ÂlemiAmâ'yý iþaret eder. Hz.Muhammed'i anladýðýmýz ölçüdeAllah’ýmýzý idrak edebiliyoruz.

    29

    K U T

  • Hz.Âdem’de, hem cismaniyet hem de ruhaniyetvardýr. O halde insanda Allah’ýn bir tecelliyatý vardýr.

    Peygamberimizden önce, insanlar sýfýr noktasýndanbaþlayarak, peygamberler ile belli bir terakkiye gelmiþtirAncak Peygamberimiz ile çok daha ileri bir terakkibaþlamýþtýr. Peygamberimiz, Allah’ýn insandaki tecelliyathususiyetlerini açmýþtýr ki Gavsiyyet hususiyeti de böyle-dir. Gavsiyyet, Allah’ýn insanlara lütfettiði bir hususiyet-tir. Allah’ýn, insandaki tecelliyat hususiyetidir.

    Sadece güneþi, ayý ve yýldýzlarý gördüðümüz birdünyada, ilk defa yedi semavatý ve Âlemi Amâ'yý anlatanPeygamberimizdir. O halde, Peygamberimiz ile insandakiruh hakikatinin ve sonsuz terakkisinin çok ileri anlatýmývardýr.

    HZ. ÂDEM'DEN SONRA GELEN NESÝL NEDÝR?

    MÝLLET KAVRAMI NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

    Ýlk olarak, doðru inançta olan milletin, Türkler ol-duðu anlaþýlmaktadýr. Allah'ýn, Türk milleti arzusundansonra, zamanla diðer milletlerin teþekkül ettiði düþünüle-bilir.

    Allah, âlemleri yarattý ve âlemlere hükmedecek in-saný yarattý ve kendine benzer olarak yarattý. Maddeyeþekil vermesi, dünyayý bayýndýr yapmasý ile Allah, insaneli ile dünyaya ve maddeye hükmetmektedir.

    30

    K U T

  • “Türk” kelimesi, yaratýlýþtaki hususiyetinaçýlmasýdýr. Oðuz Han nesli ise hususiyede olanbir nesildir.

    Hz. Âdem'den günümüze kadar gelen, doðru birnizam vardýr. Ýnsanlar dünyanýn alayiþine kapýlýnca doð-ru istikametten uzaklaþmýþlardýr.

    Tarihte meydana gelmiþ olan olaylar, Allah'ýn prog-ramýdýr. Ýnsanlar bu yaþanmýþlýktan ibret alsýnlar ve aynýhatalarý tekrarlamasýnlar diye Allah’ýmýzýn insanlara biröðretimidir.

    Allah'ýn maksadýný, baþka bir þeye tahvil etmeyekalkmak, büyük bir hatadýr.

    Bütün kullarý Allah yaratmýþtýr; Allah'ý en iyi bilen,en doðru noktadadýr. Bu gayret içinde olmak icap eder.

    Allah, varlýklarý yaratmýþ ve bu varlýklarýn maneviterakkisini arzu buyurmuþtur.

    Bu manevi terakkinin hususiyeti nedir? Dünyevîkültür, manevi kültürü mü destekliyor? Yoksa, manevikültür, yaþamdaki kültürü mü destekliyor.

    Dünya, ebedi bir yurt olmadýðýna göre, insanýn budünyadaki yaþamýnýn sadece bir etap, bir merhale oldu-ðu görülmektedir.

    31

    K U T

  • Fatýr suresi 35/ 44. âyetinde;

    "Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncek-ilerin sonlarýnýn nasýl olduðunu görme-zler mi? Onlar, kendilerinden dahakuvvetliydiler. Göklerde ve yerde hiçbirþey Allah'ý aciz býrakamaz Þüphesiz Obilendir, Kadir olandýr." buyrulmaktadýr.

    Bu zamana kadar, bazý çevreler tarafýndan efsaneolarak deðerlendirilen ancak yapýlan araþtýrmalarda,yeryüzünde hüküm sürdükleri anlaþýlan Mu ve Atlantis gi-bi uygarlýklarýn, çok ileri medeniyetler kurduklarý düþü-nülebilir. Nitekim bugünkü medeniyet seviyesi ile kýyas-landýðýnda, çok ileri bir bilgi ve teknolojiye sahip mede-niyetlerin geçmiþte var olduklarý Kur'an'da iþaret edil-mektedir.

    “Yeryüzünde gezip de bakmazlar mý ki, ken-dilerinden öncekilerin sonu nasýl olmuþtur? Onlarkendilerinden hem daha çok hem de kuvvetleri veyeryüzündeki eserleri noktasýndan daha üstünidiler.

    Öyle iken elde ettikleri þeyler kendilerinikurtaramadý”.(Mu’min 82.)

    “Görmedin mi, Rabbin ne yaptý Âd kavmine;sütunlarý (yüksek binalarý) olan, ülkeler arasýndabenzeri yaratýlmamýþ Ýrem þehrine, o vadide kay-

    32

    K U T

  • alarý yontan Semûd kavmine, piramitler sahibiFiravun'a! Ki onlarýn hepsi ülkelerinde azgýnlýkettiler. Oralarda kötülüðü çoðalttýlar. Bu yüzdenRabbin onlarýn üstüne azap kamçýsý yaðdýrdý.Çünkü Rabbin (her an) gözetlemektedir.” (Fecr 6-14.ayetler)

    Ancak onlar, doðru imandan uzaklaþtýklarý içinhelâk edilmiþlerdir. Orta Asya’da yaþayan Uygurlarýn, Mukýtasýndan geldiði tezi kabul edildiðinde; Mu kýtasý'ndayaþayan Türklerin, doðru bir iman noktasýnda olduðuiçin, onlarýn kendilerine yol gösteren önderleri ile bu ký-tadan ayrýldýktan sonra, Mu kýtasýnýn büyük okyanustabattýðý düþünülebilir. Çünkü Allah'ýmýz iman edenleri kur-tarýr.

    Demek ki Türk milletinin, dünyanýn ilk za-manlarýndan beri, doðru bir iman noktasýnda olanbir topluluk olduðu anlaþýlmaktadýr.

    Maide Sûresi (5/54) ayetinde;

    "Ey iman edenler, aranýzdan kim dinin-den geri dönerse, artýk Allah kendisininsevdiði ve O'nu seven bir kavim getire-cektir: Müminlere karþý mütevazý vekâfirlere karþý izzetli... Allah yolundacihad ederler ve kýnanmaktan korkma-zlar. Ýþte bu, Allah'ýn fazlýdýr, onu

    33

    K U T

  • dilediðine verir. Ve (andolsun) Allahvâsidir(ihsâný bol olan), alîmdir (en iyibilen)." buyrulmaktadýr.

    Ýslâm alimleri, ayeti kerimede iþaret buyrulan mil-letin, Türkler olduðunda hem fikirdirler.

    ALLAH'IN ORDUSU

    Kaþgarlý Mahmud, Tanrý tarafýndan Türk ismininveriliþini þu þekilde yorumlar: "Bu, Allah'ýn Türk mil-letine, bütün insanlara karþý lütfettiði bir fazilet-tir. ÇÜNKÜ ALLAH ONLARA AD VERMEYÝKENDÝ ÜZERÝNE ALMIÞTIR. Onlarý yeryüzününen yüksek yerinde, havasý en temiz, suyu en güzelülkelerine yerleþtirmiþtir. ONLARA KENDÝORDUM DEMÝÞTÝR. Bundan baþka, Türkler’debeden güzelliði, tatlýlýk, yüz güzelliði, eda,büyüklere saygý, sözünde durma, sadelik, kahra-manlýk, mertlik gibi öðülmeye deðer sayýsýzfaziletler vardýr."

    Büyük Selçuklu devletinin ünlü veziri Nizâmü'l-Mülk (1018-1092) ise, "bil ki, yüce Allah, her asýrdave çaðda, halk arasýndan birini seçer, onupadiþahlara layýk ve methe deðer hünerlerlesüsler. Ýnsanlar, onun adaleti içinde yaþasýnlar,emin olsunlar diye, dünya iþlerini ona tevdi eder"ifadesiyle Siyasetnâme adlý eserinin daha ilk faslýnda kut

    34

    K U T

  • anlayýþýnýn Selçuklularda da devamýný vurgulamaktadýr.(Nizamü'l-Mülk, 1982: 11.)

    Sultan Sencer de bu hususta; "Allah, bu dünyayýbizim tasarrufumuza vermiþ ve bize emanet etmiþ-tir. Bütün emirler ve hükümdarlar bizim memurla-rýmýzdýr. Biz cihan padiþahlýðýný babamýzdan vehalifeden miras aldýk" diyerek eski Türk ilâhî saltanatve cihan hâkimiyetinin tam bir temsilcisi olduðunu belir-tir.

    Kaþgarlý Mahmud'un Türkleri Tanrý'nýn ordususayan rivayeti, Türk, Moðol ve Osmanlý hükümdarlarýnýnyazdýklarý mektuplar ve fetihnamelerde de kullanýlmýþtýr.Ýlhanlý hükümdarý Hülâgu'nun Mýsýr sultanýna, Fatih'inKarakoyunlu hükümdarý Cihanþah'a, Yavuz SultanSelim'in ve Kanunî'nin diðer Müslüman ve Hýristiyanhükümdarlara gönderdiði mektuplarda, askerlerinin"Allah'ýn galip ordusu" olduðu yazýlýdýr.

    Türkler, millî, islâmî, insanî duygularýný ahenkli birþekilde terkib ederek, bir dünya nizamý davasý gütmüþler,Allah'ýn, cihan hâkimiyetini kendilerine emanet ettiðineyürekten inanmýþlardýr. Türk devletlerinde devam eden"Güneþin doðduðu yerden battýðý yere kadar"dünyanýn töreye göre, Türk hükümdarý tarafýndan idareedilmesi inanç ve düþüncesi, Osmanlý Türklerine kadaruzanýyor ve zirve noktasýna ulaþýyordu.

    35

    K U T

  • 36

    K U T

  • TÖRE

    B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m

    Töre, Türklere göre ilâhî yaratýcýnýn koyduðu ni-zamdýr. Töre’nin koyucusu ilâhi yaratýcýdýr.Töre olmazise kâinat yerinde duramaz.Yani Töre, kâinat nizamýnýnda adýdýr. Töre hükümleri içindeki tavsiye, yasak ve emir-ler saf doðrulardýr. Töre, bütün insanlýðý kucaklamakta-dýr.

    Kut anlayýþýnda ''Kut ' ' Tanrý'dandýr. Kut sahibi kiþiartýk bütün cihanýn hâkimi Tanrý adýna, Töre'nin uygu-layýcýsýdýr. Türklerin inanç sisteminin bu yönleriyle, ilâhinizam olan Ýslâmiyet ile benzeþtiði görülmektedir.

    Türklerde ayrýca, ahlâki kurallar olarak da Ýslâmahlâkýyla birleþen taraflar çoktur. Þecaat (yiðitlik), kahra-manlýk, doðru sözlülük, emanete riâyet, mazlumu gözet-me, ahde vefa vb. gibi davranýþlarda, Türkler tamamenÝslâm ahlakýna uygun davranmýþlardýr. Bu nedenle, Türk-lerin Ýslâmiyeti kabul etmeleri kolay olmuþ ve Ýslâmiyeteçabuk adapte olmuþlardýr. Türklerin eski dönemlerindeyüksek bir ahlâk ve seciye sahibi olmalarý, onlarýn doðrubir iman noktasýnda olduklarýný iþaret etmektedir.

    Türk kelimesinin, o zamanlardaki söyleniþininTürük ya da Törük olduðu, sonraki yýllarda Türk'edönüþtüðü kabul edilmektedir. Peki, Türük kelimesi nasýl

    37

  • ortaya çýkmýþtýr? Bu konu üzerinde araþtýrma yapan pekçok tarihçi vardýr. Yine genel kaný, bunun töreye uyananlamýna gelen törük þeklinde ortaya çýkmýþ olabileceðikanýsý yaygýndýr. Ýþte hangi töre dediðimizde bu cevap ilekarþýlaþýyoruz: “Gök Tanrý töresi”. Çinliler kendi kay-naklarýnda Türkler için; "kutsal bir daðda (TengriDaðý) kendilerine indirildiklerine inandýklarýkurallarla yönetiliyorlar ve adýna töre diyorlar"kayýtlarýný düþmüþlerdir.

    TÜRK DEMEK TÖREYE YANÝ ALLAH'IN NÝZAMINA

    UYAN DEMEKTÝR.

    Türk milleti, tarihin baþlangýcýndan beri, Allah'avermiþ olduðu ahde vefa gösteren ve bunu kendisine törekýlarak gelecek nesillere emanet eden bir millettir. Türkkelimesi, Allah'a verdiði sözde sadýk olanlarý iþaret edenbir kelimedir. Türklük, ýrk olarak bir kavme aitolanlarý deðil, Allah'ýn ilâhî nizamýna kayýtsýzþartsýz itaat edenleri iþaret eden bir kavramdýr.

    Allah'ýn ilâhi hikmetlerle, sýrlarla ve bilgilerledoldurduðu insanlýðýn ilk atasý ve ilk peygamber HzÂdem, Cennetten çýkarken Türkçe konuþmayý bütünbildiði dillere tercih etmiþtir. Türkler, Hz Âdem'in nesli veâlemlere rahmet olarak gönderilen son PeygamberHz.Muhammed Aleyhisselamýn varisleri olarak, herzaman ahidlerine ve sözlerine sadýk kaldýlar. Nihayet,Allah'ýn azim hükmünün yaklaþtýðý bu ahir zamanda,

    38

    K U T

  • Allah'a verdikleri ahidlerin bir gereði olarak, yine onlarýniçinden vazifeli bir gönlün, bu çaðrýyý yapmasý umulur.

    Türklerin uzun tarihleri boyunca, dünyaya nizamvermeye yönelik hareketleri, uzak diyarlara yaptýklarýgöçler, kuru bir cihangirlik davasý veya yeni yerlerfethetme hareketi deðil, kendilerine verilen ilâhî vaz-ifenin bir gereði olsa gerekir.

    Kaþgarlý Mahmud Divan-ý Lugat'it-Türk adlýeserinin giriþinde þöyle der:

    “And içerek söylüyorum, ben, Buhara'nýn -sözüne güvenilir- imamlarýndan birinden vebaþkaca Niþaburlu bir imamdan iþittim, ikisi desenedleriyle bildiriyorlar ki Yalvacýmýz[Peygamberimiz] Kýyamet belgelerini, âhir zamankarýþýklýklarýný ve Oðuz Türkleri’nin çýkacaklarýnýsöylediði sýrada "Türkler’in dilini öðrenin; çünküonlar için uzun sürecek egemenlik vardýr" buyur-muþtur.” (Kaþgarlý, 1939: I/3)

    Türklerin ayak bastýðý topraklarda yaþayan halklar,Türk'ün varlýðýndan etkilenmiþ ve çoðu yaþama biçimleri-ni bu ölçüde deðiþtirmiþlerdir.

    Ýslâm öncesinde Türkçülüðün, bir ýrk sevdasýolduðu iddia edilmektedir. Eðer öyle olsaydý, Orta Asyave Avrupa'nýn hiçbir bölgesinde Türk'ten baþka bir ýrkýn

    39

    K U T

  • yaþamasý söz konusu olmazdý. Çünkü Türkler bir çok mil-letle ayný topraklar üzerinde beraber yaþamýþlardýr. Tanrýinançlarýnda "insanlarý Allah’ýn yarattýðý" düþüncesibulunmaktadýr. Onlar için kendi ýrkýndan olsun ya daolmasýn tüm insanlýk Allah’ýn eseridir. Ve kendi ýrkýndanolmayana zulüm, Allah’a isyan ve saygýsýzlýk kabuledilmiþtir.

    Kutadgu Bilig'in 3192. beytinde: "Ugan ol koni çýntoru birgüçi Törümiþ kamg halkka yetrü küçi" yani;"Tanrý kadirdir, adildir, gerçek töreyi koyan O'dur,yarattýðý bütün mahluklara gücü yeter" ifadeleriTanrý ile Töre arasýndaki münasebeti açýkça ortaya koy-maktadýr. Yani Töre, Tanrý'nýn türetilmiþler için koyduðunizamdýr ve buradaki türetilmiþlerin hududu da bir baþkabeyitte (3463. b): "Bu kök tirgüki ol könilik Toru" yani:"Adalete dayanan töre, bu gökyüzünün direðidir.."ifadesinde belirmektedir. Buradaki Töre anlayýþý, aynýzamanda kainatýn da nizamý sayýlmaktadýr. Görüldüðügibi Kutadgu Bilig'e göre Töre, ilâhi nizamdýr ve Tanrýancak kendi koyduðu nizama uyulduðu taktirde kut verir.

    Bilge Kaðan'ýn diktirdiði kitabede ilk cümle"Tengri tek Tengride bolmuþ Türk Bilge Kaðan"diye baþlar. "Tanrý gibi…" veya "Tanrý'dan olmuþTürk Bilge Kaðan." Tanrý'dan geliþ inancý burada, çokaçýktýr.

    Türk adý, Töreye uyan demek ise; o zaman Türk

    40

    K U T

  • kelimesi bir ýrk adý olmaktan çýkar. Bir inanýþýn mensu-plarý manasýný kazanýr. Ve kitabelerde geçen, GökTanrý'nýn-bazý çevrelerde-millî Tanrý þeklinde anlaþýlmasý-na sebep olan, "Türk Tanrýsý" ibaresinin millî manasýdeðiþir; Töreyi kabul edenlerin inandýðý Tanrý manasýylakarþýmýza çýkar ve "millî Tanrý" olma vasfýný ve ona millîTanrý denilmesine sebep olan düþünceyi ortadan kaldýrýr.Ve bu izahýn neticesi olarak, Türk adý daha ziyade birinanýþýn yani Allah’ýn töresinde (nizamýnda) yürüyenlereverilmiþ hususî bir isim olur.

    Kut; ilâhî yaratýcýnýn her an, her yerde mevcut olantecellisine, insanýn Töre'ye uymak suretiyle, kendi içindeyaptýðý nefis tezkiyesi sonucunda, kendi varlýðýnda maz-har olmasý demektir. Ýnsanýn, kendi öz cevherinde yaratý-cýsý ile temasa geçmesi mânâsýný taþýr. Burada önemliolan nokta, insanýn Töre'ye uymaksýzýn, Kut kazanama-yacaðý noktasýdýr. Þimdiye kadar sadece hakanlara mah-sus siyâsi iktidar mânâsýna geldiði zannedilen Kut'un, bumânâlarý yine mahfuz tutulmakla birlikte, bütün insanlýkiçin geçerli bir ideal olarak anlaþýlmalýdýr.

    Kut, Al lah’ ýn verdið i yakýnl ýkt ý r ve TöreAl lah’ýn nizamýdýr., Türk demek töreye uyan de-mek yani Allah’ýn nizamýna uyan demektir.

    Yenisey Yazýt'larýnda, töre kavramý yok edilmedik-çe, Türk milletinin de yok edilemeyeceði þiddetle belirtil-miþtir. Yapýlan savaþlarda yenilgiler olsa da, töre korun-

    41

    K U T

  • duðu müddetçe yeniden devlet kurmanýn mümkün olabi-leceði aktarýlmýþtýr.

    Hz. Mevlâna Mesnevi’de þöyle buyurmuþtur:“Hak kapýsýndan ayrýlmayan Türk, var olduðumüddetçe vatansýz kalmaz”

    Türkler, Ýslâm öncesindeki devirlerde de tek tanrýinancýnda idiler ve bu inançlarýnda samimi oldular. Kýya-mete doðru gidiþte de Türkler, ayný samimiyette olurlarsaAllah onlara rahmet eder.

    42

    K U T

  • TÜRKLERÝN ÝLÂHÎ ÂLEM TASAVVURUVE ALLAH ANLAYIÞLARI

    B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m

    Bugüne kadar Türkler'in eski dinleri üzerindeyapýlan araþtýrmalarda; Türk mitolojisi, dini hikaye vemasallar, örf, adet ve inançlar gibi unsurlarýn genelliklehep bir arada ele alýnýp incelendiði ve deðerlendirildiðigörülmüþtür.

    Türkler’in Müslüman Araplar ile ilk karþýlaþmalarý,7. Yüzyýlda Hz. Ömer'in zamanýnda baþlamýþtýr. AncakTürklerin, 8. Yüzyýldan itibaren Abbasiler dönemindeÝslâm'a girdikleri söylenmiþtir. Halbuki Türk târihininbundan önceki dönemi karanlýkta kalmýþ, yeterinceaydýnlatýlmamýþtýr. Bunun en önemli sebebi ise, budöneme ýþýk tutabilecek en önemli kaynak olan"Oðuznâme"nin günümüze ulaþamamasýdýr.

    Yok olmaya yüz tutmuþ binlerce nâdir eseri, büyükbir titizlik ve fedâkârlýkla araþtýrýp bulan ve elde ettiðinüshalarý "Millet Kütüphânesi" adý altýnda toplayýp Türkmilleti'ne miras býrakan Ali Emîrî Efendi'nin, 1896 yýlýn-da Yanya'ya baðlý Delvine kazâsýnda karþýlaþtýðý, ÝkinciBâyezid döneminde Hasan bin Mahmûd el-Bayâtîtarafýndan kaleme alýnmýþ olan "Câm-ý Cem-Âyîn" adlýsilsi lenâmede-bugüne kadar bilinenlerin aksine-

    43

  • Türklerin, Hz. Ýbrâhim zamânýndan beri Tevhid inancýüzere bulunduklarý görülmektedir.

    Hasan el-Bayâtî, kitabýn mukaddimesinde eserdekibütün bilgileri, elinde bulunan bir "Oðûz-nâme" nüsha-sýndan naklettiðini belirtir. Eserde Osmanoðullarý’nýn ata-larý ve Kayý boyunun ileri gelenlerinden söz edilmiþ, Os-manlý padiþahlarýnýn þeceresi efsanevî bir þekilde Hz.Âdem’e kadar götürülmüþtür.

    Hasan el-Bayâtî'nin "Câm-ý Cem-Âyîn"de zikrettiðien önemli bilgilerden birisi; Oðuz Türkleri'nin atasý ve enmeþhur hükümdârý olan "Oðuz Hân"ýn, bizzat Hz. Ýbrâhîmzamânýnda" yaþadýðýný ve Allah'ýn bir olduðuna imân et-miþ bir "muvahhid olmaðýn", (tevhid ehlinden olmayan)put-perest olan babasý Kara Han'ý gözünü bile kýrpma-dan "katl itmiþ" (öldürmüþ) olduðunu açýklayan satýrlar-dýr.

    Bayâtî'nin bu hususta verdiði bilgiler, yalnýz OðuzHân'la sýnýrlý kalmaz; müellif, "Turmýþ Hân"ýn, MûsâPeygamber zamânýnda hükümdarlýk yaptýðýný, "Boz-Toðân"ýn Hz. Dâvûd’a iman getirmiþ kimselerdenolduðunu, "Korkýlu" Hân 'ýn" Süleymân’ýn hizmetindebulunduðunu hattâ oðlu "Süleymân Þâh"a "Hazret-iSüleymân’ýn hizmetinde bulunduðundan bu ismi koy-duðunu, "Kurtarý Beg"in ise Îsâ Aleyhisselâm devrineulaþmýþ ve onun Allah'ýn izniyle ölüleri dirilttiðini iþitip"tasdîk" etmiþ bir kimse olduðunu o zaman mevcut olan

    44

    K U T

  • "Oðûz-nâme" nüshasýndan kelime kelime aktarýr.

    Oðuzlarýn 28. Haný Kara Han devrinde, Oðuzkavminin ulularýndan, "Korkût Ata" veyâ "DedeKorkûd" adlarýyla tanýnan kiþi henüz hayattaydý. Oðuzkavminin her müþkilini danýþtýðý ve öðüt ve nasihat-lerinden ayrýlmadýðý bu bilge kiþi, ResulullahAleyhisselâm'ýn zuhûruna çok yakýn bir zamanda doð-muþtu; "Kitâb-ý Dedem Korkûd 'alâ Lisân-ý Tâ'ife'-iOðûzân"da: "Resûl -'aleyhi's-selâm- zamânýna yakînBayat boyýndan 'Korkut Ata' dirler, bir er kopdý.Oðûz'uñ ol kiþi tamâm bilicisiydi, ne dir ise oluridi, ðâyibden dürlü haber söyler idi; Hakk Te'âlâânuñ göñline ilhâm ider idi." denilerek,("Kitâb-ý DedemKorkûd 'alâ Lisân-ý Tâ'ife'-i Oðûzân", Dresden Yzm. Ea, nr.: 86, vr.

    3a. (21-23) Bayâtî, a.g.e., vr. 12b. (24-26) Bayâtî, a.g.e., vr. 13a.)Türkler arasýndaki yüce mertebesine iþâret ediliyordu.Allah'ýmýz ilk günden itibaren velâyet gönüllerini vazife-lendirerek kullarýný ikaz etmiþtir.

    Bu eserdeki bilgiler; Türklerin Ýslâm inancýna çokbenzeyen ve "uçmað" (cennet), "tamu" (cehennem)Þeytan, Kurban kesmek, Ahiret inancý vs. gibi kavramlarýda ihtivâ eden "Teg Tengri" inancýnýn, aslýnda Ýslâm'da-ki "Bir Allah" inancýndan baþka bir þey olmadýðýný netbir biçimde ortaya koymaktadýr.

    Türkler, Tengri’yi her yerde, her þeyde kabuletmiþler ve gökyüzü ile baðdaþtýrarak, O'na "Gök Tanrý"inancýnda bulunmuþlardýr.

    45

    K U T

  • Yolug Tigin; Kül Tigin ve Bilge Kaðan'ýn vefatýndansonra yazdýðý bir ilavede: "Hepiniz uça vardýnýz,öteki aleme uçtunuz, Tanrý 'daki diriliðinizedöndünüz" ifadesi Türkler’deki ahiret inancýný göster-mektedir.

    Tarihçi Süryani Mikâil, Anadolu Selçuklularý’nýnÝslâmiyet’ten önceki tek Tanrýsýndan söz açarken,"Türklerin bu yüce Tanrýya Kan Tengri, yani HanTanrý, en Yüce Tanrý dediklerini" yazýyordu. Budeyim "Kang Tengri" þeklinde de söylenebilirdi. Çünküeski Türkçede "Kang" sözü, baba ve en ulu ata için kul-lanýlan bir deyimdi. (Ahmet Taþaðýl "Kök Tengri'nin ÇocuklarýAvrasya Bozkýrlarýnda islâm Öncesi Türk Tarihi")

    GÖKTÜRK KÝTABELERÝNDE TANRI ÝDRAK VE

    ANLAYIÞI

    (Kül Tigin, Güney 9) "Tanrý buyurduðu için,kendim devletli olduðum üçün, kaðan oturdum."

    (Kül Tigin, Doðu 10,11) "Yukarýda Türk tanrýsý,Türk mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiþ."

    (Kül Tigin, Doðu 12) "Tanrý kuvvet verdiði içinbabam kaðanýn askeri kurt gibi imiþ, düþmanýkoyun gibi imiþ."

    (Kül Tigin, Doðu 15) "Tanrý yardým ettiði için

    46

    K U T

  • (babam Kaðan) devletlileri devletsiz býrakmýþ,kaðanlýyý kaðansýzlatmýþ, düþmaný tâbi kýlmýþ,dizliye diz çöktürmüþ, baþlýya baþ eðdirmiþ."

    (Kül Tigin, Kuzey 10) "Zamaný Tanrý yaþar. Ýnsanoðlu hep ölmek için türemiþ."

    (Bilge Kaðan, Kuzey, 1) "Tanrý gibi gökte olmuþTürk Bilge Kaðaný, bu zamanda oturdum."

    (Tonyukuk, Güney, 9) "Biz iki bin idik. Savaþtýk.Tanrý lütfetti, daðýttýk."

    Orhun Yazýtlarýnda, Þamanizm'in en ilkelinançlarýndan olan kötü ruhlardan ve bazý putlardan hiçbahsedilmemesi de dikkat çekicidir.

    Bilge Kaðan'ýn Budizm’e göstermiþ olduðu ilgi, herhalde, halk arasýnda yaygýn olan ilkel Þamanizm'e birtepki olarak deðerlendirilebilir. Çin kaynaklarýna göreBilge Kaðan, Çin'de olduðu gibi karargâhýnýn etrafýnakale yapmak, Buda ve Lao-tseu adlarýna tapýnaklar inþaetmek hevesine düþmüþ, halkýný þehir hayatýna alýþtýrmakve onlarýn günlük hayatýný Buda inancýnýn ayinleriyledüzenlemek için þehir ve tapýnak inþa ettirmek istemiþ,ancak onun bu fikri Vezir Tonyukuk'un þiddetli muhale-fetiyle karþýlaþmýþtýr. (Ýbrahim Kafesoðlu; Eski Türkler'de DevletMeclisi - Toy, Birinci Millî Türkoloji Kongresi. Ýstanbul, 1980, s. 206)

    47

    K U T

  • Ýslâm gezgini Ýbn Fadlan, Oðuzlar'in "Tek Tanrý-sý"nýn bulunduðundan bahsetmektedir. Bilginin anlattýðý-na göre, "...Oðuzlar'dan birisi bir zorluk görür, ya-hut hoþuna gitmeyen bir durumla karþýlaþýrsa ba-þýný göðe kaldýrarak o 'Bir Tanrýsý'na sýðýnýrdý.”

    Göktürkler döneminde, Gök Tanrý hakkýndakiinanç ve düþüncelerin tekâmül ettiði, onlarýn býraktýklarýünlü Orhun Anýtlarý'ndan öðrenilebilmektedir. Göktürkkaðan ve beyleri bu anýtlarda, Türk ulusuna yaptýðý iyilikve yardýmlarý için Tanrý'ya þükranlarýný içtenlikle ifadeetmiþlerdir. Yazýtlar'a göre, kaðanlarý tahta çýkaran,Türkler'e zafer kazandýran, onlarý felâketlerden koruyanhep Gök Tanrý’dýr. Türkler'in baþarýlarýndan söz eder-lerken, kaðan ve beyler her seferinde "Tanrý'nýninayetiyle" ifadesini kullanmayý ihmal etmemiþlerdir.Burada en çok dikkat çeken husus, "Tanrý" adýnýn tekbaþýna, baþka tanrýlarla karýþtýrý lmadan söylenmiþolmasýdýr.

    Bu konuyla ilgili birinci örnek: "...Tanrý güçverdiði için babamýn ordusu kurt gibiymiþ, düþ-manlarý da koyun gibiymiþ." (Anýt I. Doðu Yüzü. Satýr101); - Ýkinci örnek: "...Tanrý yardým ettiði için(babam Kaðan) devletlileri devletsiz býrakmýþ,kaðanlýlarý kaðansýz býrakmýþ, düþmanlarý yolagetirmiþ, onlara diz çöktürmüþ, baþ eðdirmiþ"(Anýt1. Doðu Yüzü, Satýr 102)

    48

    K U T

  • Eski Türklerde, büyük göçebe imparatorluk-larýnýn kurulmasýndan sonra, imparatorluða dahilbütün uluslar için bir Gök Tanrý inanýþý ortak vegenel bir kavram olarak kabul görmüþtür... Çinkaynaklarý, Orta Asya'da devlet kuran soylarýnhepsinde Gök Tanrý kültünün bulunduðunu tespitetmiþlerdir. (MORI. M.; Rcconsideration of the Hsiung-NuState,Tokio, 1973, s. 23.)

    Eski Türklerin, sahip olduklarý Gök Tanrý inancý,kamu hukuku alanýnda çok önemli etkilerde bulunmuþ-tur. Bu etkilerin baþýnda hiç kuþkusuz "Egemenlik Anla-yýþý" gelmektedir. Nitekim Eski Türklerde, kaðanýn ege-menliðinin, ona Gök Tanrý tarafýndan verildiðine inanýl-mýþtýr.

    Kaðanýn egemenliðini Gök Tanrý'dan almasý veonun tarafýndan tahta oturtulmasý düþüncesi, kendisinegörevini baþarabilmesi için bir takým ferdi kabiliyet veüstünlüklerin tanýndýðýnýn da kabul edilmesini gerekli kýl-maktadýr. Kaðanýn, gerçekte bu meziyetlere sahip olupolmamasý önemli deðildir; önemli olan onun bumeziyetlere sahip olduðuna inanýlmasýdýr. Eski Türkinanýþýna göre, kaðanýn bu nitelikleri doðuþtan gelmekte-dir. Kanda gizli olan bu nitelik babadan oðula geçmekte-dir. Yine ayný düþünceyle hanedanýn bütün erkeküyelerinin de devleti yönetme hakkýnýn bulunduðu kabuledilmekte, içlerinden birinin kaðan yapýlmasý ise GökTanrý'nýn takdirine býrakýlmaktadýr. Çünkü bu kiþi onun

    49

    K U T

  • tarafýndan verilen kuta dayanarak yönetimi ele geçirmek-tedir.

    Ülke yönetiminde bu kadar önemli bir rolü ve etk-isi olan kut, Þamanizm'de "Hayat Unsuru", "Can"anlamlarýnda kullanýlmýþtýr. Türk ve Moðollar bukavramý, genellikle "Semadan Ýnen Bir Nur Sütunu"þeklinde tasavvur etmiþlerdir. Ýþte kaðanýn soyunun bunur sütunundan geldiðine inanýlmýþ, kaðan da bu sebeplekutsal sayýlmýþtýr. Hazarlar'da da kaðan, kam ailesi gibikutsal olduðundan halka yüzünü göstermemekteydi. (HalilÝnalcýk; Osmanlýlar'da Saltanat Veraseti Usulü ve Türk Hakimiyet

    Telakkisiyle Ýlgisi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

    Dergisi. XIV/1, 1959. s. 74.)

    Asya Hunlarýnda "Gök" sözcüðü ayný zamandaTanrý anlamýnda kullanýlmýþtýr. O dönemin kaðanlarýnaverilen "Tengri Kut" unvaný eski Türklerde "TanrýsalEgemenlik" anlayýþýnýn baþladýðýný ispatlamaktadýr.

    Gök Tanrý inancý, eski Türklerde neredeyse bir"Türk Tanrýsý" kavramý ile özdeþleþmiþtir. Eski Türkler,Tanrý'nýn yalnýzca kendilerini koruduðuna ve onlarý diðeruluslardan üstün tuttuðuna inanmaktaydýlar. Ancak budurum, Türklerin Tanrýsýnýn evrensel bir Tanrý olduðugerçeðini deðiþtirmez; zira Türkler sonradan tek tanrýlýdinlere (musevilik,hristiyanlýk ve Ýslâmiyet) girdiklerindekendi Tanrýlarýný yeni girdikleri dinlerin tanrýlarýylaözdeþleþtirebilmiþler, "Tanrý" adýný yeni dinlerinin tanrýsý

    50

    K U T

  • için de kullanmada hiçbir tereddüt göstermemiþlerdir(Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Ýstanbul,

    1978, s. 104. ,5 Turan;a.g.e.,s.l05.)

    Orhun Yazýtlarý'nda ise, hükümdarýn Tanrý'ya ben-zediðini ve onun tarafýndan iktidara getirildiðini anlatan"...Ben Türkler'in göðe benzeyen, gökten gelmiþbilge kaðaný, bu zamanda tahta çýktým. Sözlerimisonuna dek dinleyin" ifadeleri dikkat çekicidir.Göktürk Kaðaný benzer þekilde, "...Ben Tanrý gibigökte yaratýlmýþ Türk Bilge Kaðan, tahta otur-dum" sözleriyle de egemenliðin Gök Tanrý ile olan iliþk-isini ortaya koymaktadýr.

    Temuçin'in "Cengiz Han" unvanýyla Orta Asyagöçebe imparatorluðunu üzerine aldýðýnýn onaylandýðýdinî-siyasî toplantýda, onun Gök Tanrý tarafýndan gönde-rilmiþ kaðan olduðu ilân edilmiþtir. "Mengü Tengri Küçün-dür (Ebedî Tanrý Gücüyle)" ifadesi tüm Moðol vesika vemühürlerinde, kaðanlarýn unvaný olarak yer almýþtýr"Cengiz Han" aslýnda ad deðil, unvan olup; "Cihanþü-mul Ýmparator" anlamýna gelmektedir.

    Eski Türklerde can ve ruh kavramlarý "tin"sözcüðüyle ifade ediliyordu. Ölüm, ruhun bedeni kesinolarak terk etmesi anlamýna gelmekteydi. Eski Türkleregöre, ruh bedeni sadece ölüm anýnda deðil, uykuda veçeþitli hastalýklar sýrasýnda da geçici olarak terk etmektey-di.

    51

    K U T

  • Eski Türkler, ölümün bir son olmadýðýna veölümden sonra bir ahiret hayatýnýn olacaðýnainanmaktaydýlar. Onlarýn, at ve silâhlarýyla birliktegömülmeleri ve atlarýna binerek cennete gideceklerineolan inançlarý bu gerçeði vurgulamaktadýr. Türkler busebeple atýn semavî bir kaynaktan geldiðine ve kutsalolduðuna inanmaktaydýlar. Bu durum, doðal olarak,onlarýn miras hukuklarýný da etkilemiþtir. Türklerdeöldükten sonraki yaþamla ilgili olarak bu dünyada iyiiþler yapanlarýn ruhlarýnýn göðe çýkacaðý, buna karþýlýkkötü iþler yapanlarýn yer altýna gidecekleri düþüncesihakim olmuþ ve yeraltýnda bulunan cehenneme "Tamu(Tamuð)" adý verilmiþtir. Þu halde, eski Türklerde budünyada yapýlanlarla ilgili olarak, ahirette hesap verile-ceði inancý bulunmaktadýr. (Ünver Günay, - , Harun Güngör;Türkler'in Dinî Tarihi. Ankara, 1997. s. 70-71. - TURAN; a.g.e.. s,

    109.)

    Göktürkler devrinden kalma Irk Bitig adlý bir kay-nakta þöyle bir cümle vardýr:: (Tanrý diyor ki) "Ben karayol Tanrýsýyým. Kýrýlanlarý birleþtiririm; yýrtýlan-larý onarýrým." Burada, Tanrýnýn seslenmesi var yanikelâm sýfatý konuþan tanrýya iþaret etmektedir.

    Türklerin "Tengri/Tanrý" anlayýþý ile Ýslâm’daki"Allah" inanýþý arasýnda yüzden fazla benzerlik tesbitedilmiþtir. Birkaç misal vermek icap ederse:. AllahKadim, Tanrý Bayat; Allah Baki, Tanrý Mengü; Allah Ýradesahibi, Tanrý Erkli; Allah Kadir-i Mutlak, Tanrý Oðan;

    52

    K U T

  • Allah Semi, Basar; Tanrý duyan, iþiten; Allah muhale-fet'ün-lil havadis ve müstaðni, Tanrý Mungsuz; AllahHalim, Tanrý Tuzun; Allah Halik, Tanrý Törütgen vb… dir.Bu misalleri çoðaltmak mümkündür.

    Din, ilk önce Hz.Âdem’den baþlayarakyayýlmýþtýr. O halde, baþlangýç itibarýyla dini birgörmek icap eder. Her geçen zamanda, peygam-berler ile ortaya konan daha ileri anlayýþlarainsanlar “farklý dinler” demiþlerdir ki bu makbulolmamýþtýr. Hz Muhammed kendisinden öncekibütün peygamberleri kabul ve tasdik etmiþtir.

    ÞAMANÝZM TÜRKLERÝN BÝR DÝNÝ DEÐÝLDÝR.

    Þaman kelimesi Türkçe deðildir. Orta Asya'dakiTürk topluluklarý, bu kelimeyi kullanmazlardý. ÜstelikTürklerin din görevi ile ilgili kiþilere KAM veya BAKSI de-dikleri, Þaman demedikleri ispat edilmiþtir. TürklerinKam kelimesi, Turfan metinlerinden baþka Kutadgu Bilig,Divan-i Lugat'i-t Türk gibi eski metinlerinde geçmektedir.

    Þaman kelimesi, ilk önce 17. yüzyýlýn sonlarýnadoðru, Rus elçisi olarak Çin'e giden L. Ýbrad ile onun yolarkadaþý A. Birand tarafýndan, bir nevi "rahip" veya "si-hirbaz" veyahut da "büyücü rahip" anlamýnda kullanýl-mýþtýr. Ýlk tanýtmada bir din adý olarak zikredilmemiþtir.Buna raðmen Þaman kelimesi, Rusça yoluyla bilim dilinesokulmuþ ve sonra bir din biçiminde tanýtýlmak istenmiþ-tir.

    53

    K U T

  • Þaman, kelime anlamý olarak büyücü rahip mana-sýna gelir. Son zamanlarda yapýlan araþtýrmalar, artýk ke-sin olarak "Þamanizm" diye adlandýrýlacak bir DÝN'in ol-madýðýný ortaya koymuþtur.

    Allah tarafýndan vazifeli kýlýnan bir peygamberi ol-mayan, bir kitabý olmayan ibadet yerine sihir, büyü vecinlerle uðraþan bir anlayýþa din demek dini anlamamakdemektir.

    Yakýn zamanlarda bir kesim, "Türklerin dinini de-ðiþtirelim, Þamanizm bizim eski dinimiz" propagandasýnýyaparak, bu milletin Müslümanlýk ile baðlarýný koparma-ya çalýþmýþtýr. Türk milletinin, Allah ile olan münasebeti-ni bir yere oturtamýyorlar.

    Türk veziri Tonyukuk, Tanrý dinini ve töreyi savun-muþ yabancý kültür ve inançlarý reddetmiþtir.

    585 yýlýnda, Göktürk hakaný Iþbara'ya, Çin impara-toru tarafýndan yazýlan mektupta, "Büyük Türk Kaða-ný" þeklinde hitap ediliyordu. Iþbara Han ise Çin impara-toruna verdiði cevapta, "Türk'ün Tanrý tarafýndan ku-ruluþundan bu yana elli yýl geçti" diyordu.

    Türk hükümdarlarý, kut sahibi olduklarý halde ken-dilerinde ilâhilik olduðunu iddia ederek kendilerini tanrýmesabesinde görmemiþler ve pek çok toplumda görülenTanrý-Kral anlayýþýný benimsememiþlerdir. Bu husus ente-resandýr.

    54

    K U T

  • Attila yazýtlarýnda geçen, Türk hükümdarý AttilaRomalýlarý tarif ederken; "PUTA TAPAN KAVÝMDÝR"der ve þöyle devam eder; "IRKIMDAN OLAN PUTATAPMAZ!"

    Türklerde "Kut" anlayýþý, ilk günden beri var-dýr. O halde Türklerde Allah anlayýþý sonradan or-taya çýkan bir konu deðildir. Bu da, Allah'ýn birrahmeti olarak bilinmelidir.

    Pek çok kavim putlara taparken, Türklerinputlara tapmamasý, onlarýn Allah anlayýþýnda nekadar þuurlu olduklarýný göstermektedir.

    Kut anlayýþýnýn, tarihten ziyade Allah anlayýþý için-de deðerlendirilmesi icap eder. Puta tapanlar tarih içindeyok oldu. Ancak Allah idrak ve anlayýþý her an daha ileribir anlayýþla devam etmektedir.

    Din lüzumlu olduðu için insanlar tarafýndan ortayakonulmuþtur denilmektedir. Ancak Türklerde nasýl bir lü-zum din anlayýþýný doðurmuþtur denilirse ne cevap verile-cektir?

    Göbeklitepe ve Mýsýr gibi kültür ve medeni-yetleri incelediðimizde buralarda yapýlan tatbi-katlarda, gök cisimlerine kudret atfedildiði görül-mektedir. Ancak eski Türklerde doðrudan doðruyailâhî yaratýcý kudrete dayanan bir idrak ve anlayýþsöz konusudur.

    55

    K U T

  • Cürcün Beyi Sül Türk 717 yýlýnda Müslüman ol-muþ, böylece Cürcan ülkesi Ýslâmlaþmýþtýr.

    Karahanlý Hükümdarý Satuk Buðra Han, Ýslâmiyetibenimsedikten sonra 940 yýlýnda Karahanlýlarýn resmi di-ni Ýslâm olmuþtur. Ayný yýlda Volga çevresindeki BulgarHan'lýðý da Müslüman oldu. Ýslâmiyet, Urallar ve Sibiryaçevresinde 940-950 yýllarýnda yerleþti. Türk tarihinde çokönemli ve çok deðerli bir olay olarak 10. yüzyýlda Türkmilletinin en az %80'i Ýslâm dinini kabul etmiþtir. 12. yüz-yýla gelindiðinde Türklerin Ýslâmiyete akýn akýn girmelerisonucunda, Orta Asya'ya hâkim olan din Ýslâm olmuþtur.

    Kut anlayýþý, Allah’ýn zatiyetini vurgular yani “TekTanrý” inancýný vurgular.

    Ý lâhi Kudret birdir ancak insanlar yanýlgýyadüþmüþlerdir; geçmiþ kavimler gök cisimlerine ya da tabi-at olaylarýna ayrý ayrý kudret vermiþler ancak kudretbirdir. Tarihte gördüðümüz yüzlerce putlar çýkarmýþlar.Ancak tapýlacak kudret özeldir, birdir.

    Kur’an’da "Rahman olan Allah’ýn yaratýþýndahiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir debir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?" (MULKSuresi 3. ayet) buyrulur. O halde, Allah birdir, kudret birdirçünkü “bir nizam” vardýr.

    Ýlk günden itibaren, doðru bir inanç

    56

    K U T

  • üzerinde yürüyen insan nesli Türktür. Allahanlayýþý birdir, Türklük anlayýþý da birdir.

    YAÞAM ALLAH’IN BÝLÝNMEKLÝK ARZUSUNUN BÝR

    TATBÝKATIDIR

    Ýnsan, yaratýlýþ itibarý ile çok yönlü bir varlýktýr. Al-lah'ýn arzusu insanda belirir ve insan pek çok hususu ay-ný zaman içerisinde düþünebilir. Bu, Allah'ýn insan varlýðýüzerindeki tecellisi ile ilgili bir hususiyettir. Bütün varlýk-lardaki tecelli Allah'a ait olduðuna göre, Allah'ýn namüte-nahiliðinin tam olarak idrak edilmesinin mümkün olma-dýðý böylece daha iyi anlaþýlabilir.

    Allah, kendisindeki namütenahiliði temaþa etmekiçin âlemleri yarattý. Allah’ýn rahmetini görmek, yani te-rakki etmek için müsbet ve menfinin olmasý lazýmdýr. An-cak haddi aþan menfinin kýsýtlanmasý vardýr. Menfi, geç-miþteki kadar þiddetli olmasa da, bugün de vardýr. Amamenfinin de bir sýnýrý vardýr; haddi aþan menfi yok edilir.

    ÝNSAN DÜNYAYA AÝT BÝR VARLIK DEÐÝLDÝR

    Rabbimiz, Kur'an'da insanýn yaratýlýþý ile ilgili ola-rak þöyle buyurmuþlardýr:

    "Andolsun, biz insaný, çamurdan(süzülmüþ) bir özden yarattýk. Sonra

    57

    K U T

  • onu saðlam bir yerde (ana rahminde) birnutfe olarak yerleþtirdik.. Sonra o nuf-teyi bir aleka(aþýlanmýþ yumurta) yarat-týk derken o alakayý bir mudga(cenin)yarattýk derken o kemiklere bir et giydir-dik, sonra da 'Hu'yu bir baþka yaratýþolarak inþa eyledik. Yaratanlarýn en gü-zeli Allah ne mübarektir. sonra, bununardýndan, muhakkak ki sizler elbetteöleceksiniz. Muhakkak ki siz, kýyâmetgünü diriltileceksiniz.." (Mü'minun 12-16)

    Ýnsan, A l lah ' ýn ayniyet - i i lâh îyes id i r. Cebra i lA l lah'ýn meleðidir. "KUL" Allah'ýn göründüðü noktadýr.Her varlýk, asliyyeti itibarý ile Allah tarafýndan yaratýlmýþolduðu için elbette ki kuldur. Ancak her varlýk makamýnagöre kuldur. Bütün diðer varlýklar insana tâbidir. Allah,bütün varlýklarý insanýn emrine vermiþtir.

    Ýlk yaratýlýþta, cennet ve içindeki bütün varlýklar dainsan için yaratýlmýþ, cennet Hz.Âdem için mesken kýlýn-mýþtýr.

    Allah'ýmýz, önce Hz.Âdem'i yaratmýþ ondan da eþiHavva'yý yaratmýþtýr. Rabbimiz; "Bende sonsuz arzularvar… sevgi, aþk, rahmet, maðfiret…" Havva'yý yara-tarak Âdem'in bu duygularý yaþayarak idrak etmesini ar-zu buyurmuþtur.

    58

    K U T

  • Birbirlerini kendi parçasý olarak gören eþler,tevhide gelerek Allah sevgisini tek bir noktadatoplamýþ olurlar.

    Melekler, “arzda bir halife kýlýnmasýna” önceitiraz ettiler. Onlar kendileri dýþýnda bir varlýk düþündüler.Melekler kendiler in i de yara tan ýn A l lah o lduðunuunut tu lar. Melek ler, A l lah'ýn varlýðýnýn dýþýnda bir var-lýk telâkkisi içerisinde bu itirazý yaptý. Ancak Allah'ýmýzkudret-i ilâhîyesindeki arzusunu varlýk olarak nasýl arzuederse öyle yaratýr.

    Melekler, “Biz seni hamd ile tesbih ettiðimizve seni takdis ettiðimiz halde sen orada fesad çý-karacak ve kan dökecek bir kimseyi mi orada ký-lacaksýn?" (Bakara 30) dediklerinde, kendilerini Allah'ýnyaratmýþ olduðunu idrak edemediler. Melekler "biz var-lýðýz baþka bir varlýk mý yaratacaksýn" dediler.

    Rabbimiz meleklere; "Ben sizlerin bilmedikle-r in iz i b i l i r im , " (Bakara 30) buyurarak, b i lmenin an-cak Al lah'ýn bildirmesi ile olacaðýný iþaret buyurmuþtur.Allah'ýn halife olarak yaratmýþ olduðu varlýðý kabul etme-yenler, melek de olsa makbul olmuyor.

    Melekler, kendilerini varlýk olarak gördükleri içinAllah'ýn arzusunun görünme noktasý olan “arzda halifekýlacaðým” arzusuna itiraz ettiler. Maneviyat ise Allah'ýnvarlýðýnýn dununda bir varlýk telâkkisi içerisinde deðildir.

    59

    K U T

  • Maneviyat, kendi vücudunu Allah'ýn gayrýsý olarak gör-mez. Bu, maneviyatýn en ince noktasýdýr. Âyet bu þekildeidrak edilirse iþte o zaman kesin bir iman baþlar.

    Âdem'deki yüksek vasfý Ýblis çekemedi. Ýblis'te çe-kememezlik var, haset var. Âdem varlýðýnýn hususiyetinikabul etmedi. Yani Âdem'deki velâyeti kabul etmedi.Acaba Âdem sýrrýna karþý gelenlerin hali Ýblis'ten kalmamiras mýdýr?

    Âdem ve Havva, Allah'ý biliyordu. Ancak Rabbimiz"þecereye (þu aðaca) yaklaþmayýn" (A'RAF-19) buyur-duðunda "ilâhî þeriatýnýn" tatbikatý baþlamýþtýr. Þeriat,Allah'ýn kullardan isted ið i þeydi r.

    "Þecereye yaklaþmayýn" emr-i ilâhîsi, Allah'ýnÂdem tecellisindeki þeriatýdýr. Bu ilk tatbikat bugüne ka-dar gelen tatbikatlarýn baþlangýcýný oluþturmuþtur.

    ÝNSANIN DÜNYAYA GELÝÞÝ TAMAMEN ALLAH'IN

    PROGRAMININ BÝR ETABIDIR

    Rabbimiz, Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed gelin-ceye kadar pek çok peygamberler yollamýþtýr. Maalesefinsanlar peygamberlerin çoðunu dinlememiþ hattabazýlarýný da þehid etmiþlerdir. Buna raðmen Rabbimizinsanlarýn düzgün bir noktaya gelmeleri için peygamberler göndermeye devam etmiþ ve en son olarak SevgiliEfendimizi göndermiþtir.

    60

    K U T

  • Peygamber olarak ancak Hz.Muhammed ile inenhükümler kýyamete kadar tatbik edilecektir. O halde builâhi bir programdýr.

    Ýnsanlar, Allah bizimle alakayý kesti þeklinde dü-þünmektedir. Ancak bu geçerli bir düþünce deðildir. Çün-kü her var l ýð ýn as l iyyet i A l lah ' ýn kendis id i r. Her þeyAl lah'ýn programýnýn içerisindedir.

    Dünya yaþamý kýsýtlý bir programdýr. Bu dünyadanayrýlan ve daha ileri tecellilere muhatap olan artýk budünyaya geri gelmek istemez.

    Rahman sûresi 29. âyetinde,

    "Semâvat ve arzdakiler Hû'dan isterlerHû her an bir þendedir" buyrulmaktadýr.

    Bu âyeti, Rabbimizin her an daha ileri arzularýnýtatbikata koyacaðýný iþaret etmektedir.

    A l lah ' ýmýz ýn za t iye t - i i lâh îyes indeki arzu lar ý -n ýn e lbette yaratmada yansýmalarý olacaktýr. Bu husus,Allah'ýmýzýn kudretinin sonsuzluðunu iþaret etmektedir.

    61

    K U T

  • ÝNSANLAR DÜNYAYA GELDÝKTEN SONRA DÜNYAYA

    UYMUÞ AZ BÝR KISMI ÝSE ÝLÂHÎ ÂLEME DÖNÜÞ

    ÝÇÝN HAZIRLIK YAPMIÞTIR

    Allah'ýn tatbikatýný aynen kabul eden insan kurtul-muþtur. Allah'ý dünya düþüncesi içinde deðil, dünyanýnüzerinde her þeyden tenzih ederek düþünmek icap eder.

    Ýnsan öldükten sonra, Allah'a "CÝSÝM" olarak deðil"RUH" olarak dönecektir.

    Ruh, Allah’ýn insana tekâmül için verdiði birhususiyettir. Beden zaten dünyada yaratýlmýþ ve dünyadayaþamaya uyumludur. Beden bir anneden yaratýlmýþ veanne kucaðýnda belli bir olgunluða gelmiþtir. Ancak esasolan ruhun terakki etmesidir.

    Asýl olan ruhtur. Ýnsan kendi varlýðýnýn asliyyetineruh olarak kavuþacaktýr. Cismaniyet dünya için yaratýl-mýþtýr. Ýnsan bedeni bu dünyanýn dýþýnda baþka bir sey-yarede bile yaþamaya müsait deðilken ilâhî âlemde bubedenle yaþanacaðýný düþünmek doðru olmasa gerekir.

    Kün(ol) emri ile yaratýlan âlemler, ilâhî emir geldi-ðinde enerjiye dönüþeceklerdir. Esasen uzay alemi her aniçin yok olup yeniden yaratýlmaktadýr.

    62

    K U T

  • KILICIM GÖK GÝRSÝN KIZIL ÇIKSIN

    Bir kardeþimizde þu ilham zuhur etmiþtir: "kýlýcýmgök girsin kýzýl çýksýn. Hatmül Velâyet'e biatedenlerdeniz. Kýlýçlarýmýzý kuþandýk bekliyoruz...Bilge Kaðan..."

    “Kýlýcým gök girsin kýzýl çýksýn” yemini, Türktarihinin en büyük yeminidir. Bu yemin Hatmül Velâyetnoktasýna yani Hüve'ye yapýlmaktadýr.

    “Kýlýcým gök girsin kýzýl çýksýn” yeminiTürkler’de silah üzerine yemin etme geleneðinin ilkörneðidir. Kýlýç kabzasý tutularak söylenen bu yemininanlamý "eðer sözümde durmazsam bu kýlýç beden-ime gök renginde girsin, kýzýl renkli kanýma bula-narak çýksýn"dýr. Veya "Sözümde durmazsam kýlýçkanýma bulansýn; demir, benden öcünü alsýn."anlamýna gelmektedir.

    Bu zamanda Hatmül Velâyet noktasýndan izharolunan iman Allah'ýn makbul tuttuðu imandýr. Bu imaninsaný kurtarýr. Bu yemini eden Allah'ý, son zamana kadarolan manevî terakkide tasdik etmiþ olmaktadýr.

    Hatmül Velâyet, sonsuzluðu iþaret eden Hüve'yiaçmakla sonsuz olarak Allah'a imaný ikrar etmiþ olmakta-dýr. Ýþte gerçek iman budur. Rabbimiz bunu arzu buyuru-yor. Bu yemini edenler, Hatmül Velâyet’i kabul ve ikrar

    63

    K U T

  • etmekle kendi iman ve inançlarýnýn da sonsuz olduðunuizhar etmiþ olmaktadýrlar. Bütün bu tatbikat, Allah'ýn ken-disindeki rahmet-i ilâhîyenin tam mânâsý ile idrak edil-mesi içindir.

    Türk tarihinin geçmiþ zamanlarýnda da yapýlan buduanýn, o zamanýn yakýnlýk bulmuþ olan gönüllerinin il-hamý ile yapýldýðýný göstermektedir. Çünkü Allah'ýn zu-hur ettiði gönüllerin duasýný Rabbimiz kabul eder.

    KAYAD EL- ASR

    Bir manevî gönülde zuhur eden "Kayad el Asr EllHacc Hüseyin Vedad" beyan-ý ilâhîsindeki hususiyetnedir?

    KAYAD: Eski Türk boylarýndan olan Kayý boyun-dan gelecek nesile ve Kayý çocuklarýna verilen isimdir.

    Ýbnü'l-Arâbî Fütûhâtü'l-Mekkiyye adlý eserinde,Hâtemü'l Evliyâ olan zâtýn, "Arab'ýn en þerefli soyunamensup olacaðýný" haber verdiði halde, ResulullahAleyhisselâm'ýn huzurunda Arapça deðil, baþka bir mille-tin diliyle konuþtuðuna dikkati çekerek; "Hatim O'nun(Resûlullah'ýn) huzurunda diz çökmüþtü ve O'nabir kadýnýn sözünü haber veriyordu. Hz.Ali de(a.s.) Hatim'in konuþtuðu dili tercüme ediyordu."demiþtir. ("Fütûhâtü'l-Mekkiyye", c. 1, s. 114. bas.: Beyrut, 1994)

    64

    K U T

  • Yaklaþýk on bir asýr önce kaleme aldýðý "Hatmü'l-Evliyâ" adlý eserinde, kýrklarýn tümünün zuhûrundansonra "Hâtemü'l-Evliyâ" olan zâtýn kâim olacaðýný haberveren Hakîm Tirmizî, yaþadýðý mânevî tecellîleri anlattýðý"Büdüvv-ü Þe'n" adlý risâlesinde, kýrklarýn zuhûrundansonra kâim olacak olan bu zâtýn, halkýn fesada düþtüðübir zamanda Türk'e gönderileceðini keþfetmiþti.

    Allah'ýmýz, her zamanda kendisinin nasýl tanýnýp bi-linmesini arzu ediyorsa o kadarýný açmýþtýr. Eski Türkler-de "Tengri" kelimesi lütfedilmiþ, onlar da bu isimle yara-týcý kudrete iltica etmiþ ve zikretmiþlerdir.

    Peygamber imiz in ALLAH ismin i z ik re tmes i veHÜVE'yi iþaret etmesi ve Hatmül Velayet'in Hüve'yi aç-masý ile ilâhi kudret, bu isim ve hakikat ile tanýnýp bilin-miþtir. Allah'ýmýz, hangi devirde, hangi ismi ile zikredil-mes in i arzu buyuruyorsa o i s im i le z ik rediyoruz .A l lah bildirmese, Allah'ýn zâtýnda olan bu hususiyetlerikim bilebilir.

    Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemîn.

    Hüve’t Tevfiku’r RefîkELL HACC HÜSEYÝN VEDAD

    65

    K U T

    /ColorImageDict > /JPEG2000ColorACSImageDict > /JPEG2000ColorImageDict > /AntiAliasGrayImages false /CropGrayImages true /GrayImageMinResolution 300 /GrayImageMinResolutionPolicy /OK /DownsampleGrayImages true /GrayImageDownsampleType /Bicubic /GrayImageResolution 300 /GrayImageDepth -1 /GrayImageMinDownsampleDepth 2 /GrayImageDownsampleThreshold 1.50000 /EncodeGrayImages true /GrayImageFilter /DCTEncode /AutoFilterGrayImages true /GrayImageAutoFilterStrategy /JPEG /GrayACSImageDict > /GrayImageDict > /JPEG2000GrayACSImageDict > /JPEG2000GrayImageDict > /AntiAliasMonoImages false /CropMonoImages true /MonoImageMinResolution 1200 /MonoImageMinResolutionPolicy /OK /DownsampleMonoImages true /MonoImageDownsampleType /Bicubic /MonoImageResolution 1200 /MonoImageDepth -1 /MonoImageDownsampleThreshold 1.50000 /EncodeMonoImages true /MonoImageFilter /CCITTFaxEncode /MonoImageDict > /AllowPSXObjects false /CheckCompliance [ /None ] /PDFX1aCheck false /PDFX3Check false /PDFXCompliantPDFOnly false /PDFXNoTrimBoxError true /PDFXTrimBoxToMediaBoxOffset [ 0.00000 0.00000 0.00000 0.00000 ] /PDFXSetBleedBoxToMediaBox true /PDFXBleedBoxToTrimBoxOffset [ 0.00000 0.00000 0.00000 0.00000 ] /PDFXOutputIntentProfile () /PDFXOutputConditionIdentifier () /PDFXOutputCondition () /PDFXRegistryName () /PDFXTrapped /False

    /Description > /Namespace [ (Adobe) (Common) (1.0) ] /OtherNamespaces [ > /FormElements false /GenerateStructure false /IncludeBookmarks false /IncludeHyperlinks false /IncludeInteractive false /IncludeLayers false /IncludeProfiles false /MultimediaHandling /UseObjectSettings /Namespace [ (Adobe) (CreativeSuite) (2.0) ] /PDFXOutpu